Ankara'daki gündem karmaşasında doğrularla yanlışlar karışık ve içiçe.
Cumhurbaşkanının son Amerika ziyaretinde, Beyaz Saray yetkililerinin "Bush'la baş başa PKK'ya siyasî çözümün ele alındığı" skandalına Gül'ün gösterdiği tepki bunlardan biri.
Ne var ki, Gül'ü "onaylamak" adına beraberindeki Dışişleri Bakanı Babacan'ın, Başbakan'ın "yalanlaması"na rağmen, "Gül'le değil, daha önce Erdoğan-Bush görüşmesinde bu konu ele alındı" düzeltmesi, "özrü kabahatinden büyük" bir hal aldı.
Kamuoyunda bunlar tartışıladursun, bu kez Gül'ün New York'taki Yahudi lobisi kuruluşlarını kabulünde konuşulanlar tartışma konusu oldu.
Gül'le bütün Musevî dernekleri olarak önce genel bir görüşme yaptıklarını, daha sonra da tek tek görüştüklerini anlatan kısa adı ADL olan Amerikan Yahudi kuruluşu Başkanı Abraham Foxman'ın söyledikleri, "merd-i kıptî sirkatini söyler"in garip bir tecellisi.
Türkiye'nin ABD, İsrail ve Amerika'daki Yahudi toplumuyla iyi ilişkiler sürdürdüğünü, en geç yaz aylarında Ankara ve İstanbul'a geleceklerini bildiren Foxman'ın açıklamaları, bir başka hususu gündeme getirdi.
* * *
Asıl meselenin püf noktasını oluşturan, Foxman'ın diğer çarpıcı ifâdeleri oldu. Gül'le görüşmesi sonrasında, "Biz Türkiye'nin İsrail'in dostu olduğunu bir defa daha anladık; Türkiye İsrail'in ihtiyaçlarını, endişelerini, güvenliğini anlıyor" dedi; peşinden de "Türkiye, Suriye ve İran'a yaklaştığında bizim dostumuz olarak yaklaştığını biliyoruz" diye konuştu.
Foxman'ın, Yahudi lobisini temsilen Ankara'ya duyduğu bu "güven", öteden beri AKP iktidarının Irak, İran, Suriye, Lübnan, Filistin ve bölge ülkeleriyle "ilişkileri"nin ve "arabuluculuğu"nun, "İsrail'in ihtiyaçları" ve "Amerika'daki Yahudi lobisi dostluğu" hesabına yapıldığı iddiasının açık bir başka belgesi olmakta.
Peki "İsrail'in ihtiyaçları" nedir? Ankara'daki AKP hükûmeti Foxman'ın tesbitiyle Türkiye, "dostu İsrail ve ABD"ye ne sağlıyor? Foxman'ın sözleri hangi anlama geliyor?
Bu soruların cevabı, AKP hükûmetleri döneminde Türkiye'nin Müslüman komşu ülkelere karşı "savaşa ortak ve taraf olma pahası"na ABD'nin Afganistan ve Irak işgaline verdiği destek hamûlesinde ve İsrail'le ilerletilen "savunma sanayii işbirliğinde" yatıyor.
NATO şemsiyesi altında Afganistan işgaline resmen askerî destek veren Ankara, 1 Eylül 2004 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanan "ABD'ye ait destek hamûlesinin ithal/ihraç ve Türkiye içi nakil ve tevziine dair tebliğ"iyle altı deniz ve yedi havaalanının Amerikan gemi ve uçaklarınca kullanılmasını kararlaştırmış. Bu üsleri, ABD'ye ait gizli mahiyetteki silâh, askerî teçhizat, mühimmat, askerî personel ile sivil unsurlarla her türlü savaş malzemesinin ithal, ihraç ve bunların ülke içi nakil ve dağıtımına açmış.
Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün Mart 2006'da Amerika'da Los Angeles World Affairs Council'de düzenlenen bir konferansta, 1 Mart tezkeresini nasıl telâfî ettiklerine Amerikalıları iknaya çalışırken, Türk - ABD askerî stratejik ortaklığının bütün boyutları kapsadığını, savunma sanayii işbirliğinin 13 milyar dolara ulaştığını belirttikten sora, "ABD İncirlik'i kullandı ve buradan 4990 sorti gerçekleştirdi. Irak'a asker gönderilmesi için parlamento kararı çıkarıldı. Bakanlararası ilişkiler ve askerî personel ilişkileri en üst düzeyinde" demesi, bunun açık bir ikrarı.
Keza Enerji Bakanı Hilmi Güler'in, Amerika ile bir "partner" olarak enerji projelerinde işbirliği için mutâbakata vardıklarını ve Irak petrollerini ABD ile ortak işleteceklerini, Irak'ın diğer işgal ve savaş ortağı İngiltere'nin de buna katılacağını belirtmesi, Başbakan'ın "BOP'un eşbaşkanlığı"yla "ABD dostluğu" ve "stratejik müttefikliği"nin son delili.
* * *
Ankara, Annapolis öncesinde "Ankara forumu" ile Bush'un "Ortadoğu plânı"na tam destek verdi. İsrail'in yüzyıllarca Osmanlı idaresinde kalan komşu Suriye'yi bombalayıp yakıt tanklarını Türkiye topraklarına atmasına Dışişleri bir "nota" dahi vermedi..
Yine âlây-ı vâlâ ile ilân edilen son "barış süreci"nde dahi İsrail'in hergün Gazze'yi bombalayıp Filistinlileri katletmesine Ankara ses çıkarmadı.
Bütün bunlar bir yana. Bir tek, Ankara'ya gelen şimdiki İsrail Başbakanı Ehud Olmert'le imzalanıp 15 Temmuz 2004'deki Resmî Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, GAP'ı, KOP'u (Konya Ovası Sulama Projesi) ve Tuz Gölünü içine alan, tarımdan tohumculuğa, sulamadan hayvancılığa, kimyadan enerjiye, telekomünikasyondan turizme, güvenlik ve çevre teknolojilerinden pazarlama ve danışmanlığa kadar oldukça geniş bir alanı kapsayan işbirliği ve ticaretin geliştirilmesine dair "Türkiye - İsrail II. mutâbakat zaptı", Foxman'ın "dostluk" iddiasına yetiyor.
Ve buna, İsrail'in işgal edip "başkent" saydığı Kudüs'te 5-7 Mart 2007'de imzalanan "Türkiye-İsrail III. mutâbakat zaptı" ekleniyor. Ankara'nın savunma sanayiin yanısıra ticarî ve ekonomik işbirliğini daha da derinleştirmesi, Yahudi lobisini cür'etlendiriyor.
Demek, Foxman'ın sözünü ettiği, Ankara'nın "İsrail'in ihtiyaçları endişeleri ve güvenliğini anladığı"nın anlamı bu.
Amerika'daki Yahudi kuruluşların yoğun ilgisi, Ankara'nın kara kaşı ve kara gözü için değil. Türkiye'nin "İsrail ve Yahudi lobisinin dostu' olarak Suriye ve İran'a yaklaşması"ndan.
Asıl skandal bu.
15.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|