Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Sarıkamış gerçeği



Sarıkamış Fâciası...

Kafkas Cephesinin Sarıkamış ve çevresindeki yüksek dağlarda Rus kuvvetleriyle savaşa hazırlanan Osmanlı ordusunda bulunan 90 bin civarındaki askerin, açlık, salgın hastalık ve dondurucu soğuklar sebebiyle, çok büyük kayıplar verdiği ve düşman birlikleriyle savaşamayacak bir duruma düştüğü anlaşıldı. (15 Ocak 1915)

Hiç muharebe dahi etmeden kırılan ve şehit düşen askerlerin mevcudu ve yekûnu hakkında, tam 93 yıldır birbirinden hayli farklı rakamlar belirtiliyor.

Yaşanan fâcia ile ilgili nakledilen muhtelif rivâyetlere bakıldığında, şehit sayısının 18 bin ile 100 bin arasında değiştiği görülüyor.

Oysa, bu rakamlar arasında âdeta uçurum kadar fark var.

Şimdiye kadar yapılan araştırmalar neticesinde tesbit edilen en sahih rakamın 36 bin olduğu anlaşılıyor. Bu ise, abartılı rakamların üçte birini teşkil ediyor.

Esasında, şehit sayısı ne olursa olsun, orada yaşananlar meselenin ehemmiyetini azaltmıyor.

Aynı hakikat, Çanakkale Savaşı için de geçerli.

Mühim olan, vakıayı olduğu gibi dosdoğru bir şekilde yansıtmaktır.

Hadise, şu veya bu gerekçeyle çarpıtıldığı takdirde, doğruluk gizleniyor; yalan-yanlış şeyler meydan almaya başlıyor.

Tarihî bir hadisenin kasıtlı bir şekilde çarpıtılması ise, doğruyu, sadece doğruyu ifade edecek olan şahidin reddi, yahut bertaraf edilmesi anlamına gelir.

Ne yazık ki, hem Sarıkamış Fâciası, hem de Çanakkale Savaşı hakkında yayılan, yahut topluma yansıtılan bilgilerin çoğu sağlıksızdır.

Bunun sebebi ise, kasıtlı yaklaşımlardır. Kasdî yaklaşımların başında ise, İttihatçılar ve özellikle Enver Paşa hakkındaki peşin hükümlü fikirler ve kanaatlerdir. Kimisi kökten hain ilân etmiş bunları, kimisi de düşmana karşı merdane şekilde çarpışan birer kahraman olarak görmüş...

Abartılı rakamların ve ifrat ile tefrit arasındaki yaklaşımların asıl sebebi budur. Oysa, dahilde çok kötü ve tarafgir bir politika izleyen İttihatçılar'ın çoğu, hariçteki düşmana karşı canla, başla çalıştı. Dönme ve masonik kesimin dışında kalanların, herhangi bir ihaneti söz konusu dahi değil.

Kaldı ki, o hengâmede düşman kuvvete taraf olurcasına İttihat-Terakki hükümetine karşı takınılan yıpratıcı bir muhalef hareketi vardı ki, bu da yine saldırgan ve istilâcı kuvvetlerin hesabına geçiyordu. Üstad Bediüzzaman tâbiriyle bunlar "sefil" takımından kimselerdi.

İşte bu sefiller, Said Halim Paşaya saldıran Venizelos'un (Yunan) ve Enver Paşanın baş düşmanı Atranik Paşanın (Ermeni çete reisi) elini güçlendiriyordu.

* * *

Bu tarihi hadise hakkında yaşanan zihnî kargaşanın bir başka sebebi ise, Enver Paşa hakkındaki tutum ve telâkkiden kaynaklanıyor.

Zira, gerek Sarıkamış ve gerekse Çanakkale hadiselerinin yaşandığı dönemde, fiilen Başkomutan mevkiinde olan kişi Enver Paşadır.

Onunla aynı yaşta ve aynı meslekte olup, hayatları boyunca rekabet halinde bulunmuş olan M. Kemal ile araları hiç iyi olmamış; dahası, ikisi daima çekişegelmişlerdir.

Bu rekabetkârane çekişme haline, hemen bütün kaynaklarda rastlamak mümkün.

İşte, bu rekabet ve çekişme sebebiyledir ki, Sarıkamış'ın bütün günahı, üstelik abartıla abartıla Enver Paşaya yüklenmeye çalışılırken, aynı hadiseden bir ay kadar sonra kazanılan Çanakkale Zaferinde ise, Enver Paşa adeta yok sayılıyor.

Halbuki, Enver Paşa her iki hadise esnasında da aynı kişidir ve aynı mevkinin, aynı yetki ve sorumluluğun sahibidir.

* * *

Sarıkamış Fâciası hakkındaki bilgi ve kanaatleri kasten saptırmanın şimdiye kadar karanlıkta bıraktığı, hatta karartmaya çalıştığı bir başka gerçek de şudur: Kış şartlarına göre yeterince hazırlanamadan cepheye giden Osmanlı askerleri, özellikle o sene çok şiddetli geçen soğuklar kırılırken, mevcut şartlara hazırlıklı şekilde gelen Rus ordusu da büyük telefat verdi. Soğuk ve karlı havaya nisbeten alışık olan Rus askerlerinden de yaklaşık 30 bin kadar insan aynı bölgede donarak öldü.

Ne var ki, bu önemli husus da çoğu zaman es geçiliyor, yahut hiç nazara verilmeden hadise hakkında ahkâm kesiliyor.

Anlaşılıyor ki, peşin hükümlü yaklaşımlar sebebiyle, Sarıkamış Fâciası hakkındaki bilgi karmaşası bir müddet daha devam edecek.

15.01.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.01.2008) - AB rehaveti

  (11.01.2008) - Suçlunun savunma refleksi

  (10.01.2008) - Şiddet ve muhalefet

  (09.01.2008) - Halkın enflasyonu

  (08.01.2008) - Sigara çok tüketi(li)yor

  (07.01.2008) - Organize saldırılar

  (05.01.2008) - Suâllere cevaplar

  (04.01.2008) - Aşiret kafasıyla devlet yönetmek

  (03.01.2008) - Hanedan siyaseti ve kaderin tecellisi (3)

  (02.01.2008) - Hanedan siyaseti ve kaderin tecellisi (2)

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri