Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

Kardeşçe hayat



Asık suratlı, moralleri bozuk bir topluluğa konferans veren bir iletişimci, moralleri nasıl düzeltmiş, yüzlerinde nasıl tebessüm çiçekleri açtırmış biliyor musunuz?

Ayağa kaldırmış onları, herkesin ister tanısın, ister tanımasın yanındaki arkadaşıyla kucaklaşmasını istemiş. Bu kucaklaşma esnasında asık suratlar yerini tebessüme bırakmış. Bir muhabbet, bir kaynaşmadır başlamış.

Kendi dünyamızda boğulduğumuzda toplumdan koptuk. Sevgi, saygı, kardeşlik, kaynaşma duygularımız köreldi. Bu duyguları yeniden kazanmalı, var olanları da güçlendirmeliyiz.

Yangın, deprem, sel baskını gibi musibetlerde insânî değerlerimiz nasıl harekete geçiyor, âdetâ başka bir insan oluveriyoruz.

Oysa dinimiz her zaman aynı duyguları istiyor bizden. "Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim"1 buyuran Resûl-i Ekrem (a.s.m.), insanları içine düştükleri ahlâkî çöküşün cenderesinden kurtarıp insanı insan yapan, yücelten, âdetâ melekleştiren; hakka, hukuka saygı içinde, insanca yaşamaya, huzur ve mutluluğun kaynağı olan güzel ahlâka sevk etmişti.

Peygamberimiz (a.s.m.) örnek bir tablo çizmişti insanlığın önüne. Dünyası da Cennete dönmüş bir toplum gerçekleştirmişti.

Evet, kalpleri Cennet bahçesi, evleri küçük bir Cennet, toplumları Cennetten bir köşe olmuş insanların yaşadığı bir hayat. Her ânı mutluluklarla dolu bir hayat.

Hz. Peygamber (a.s.m.) madem ki en güzel model, en güzel örnek. O, Kur'ân'ın ifadesiyle ümmetine çok düşkün, çok şefkatli. Sıkıntıya düşmeleri ona ağır geliyor.2

Resûl-i Ekrem (a.s.m.) inananları her bakımdan hayat verici hakikatlerle donatmıştı. Onu her konuda örnek alan insanlar, yeniden hayata dönmüşlerdi.

Evet, hayat o sayede yaşanır hale gelmişti. Vahşetten kurtulan insanlık hayatın tadını almaya başlamış, tarihte emsâli görülmedik bir tarzda bir kardeşlik atmosferi gerçekleşmişti. Sevgi, saygı, insanlık rüzgârları esmeye başlamıştı. Kendisi için istediğini diğer bir mü'min kardeşi için de istemek zorundaydı bu insanlar. Böylece tam iman etmiş olacaklardı.

Bu dostça, kardeşce atmosferde hiç Cennet hayatı yaşanmaz mı?

Dipnotlar:

1- Muvatta, Hüsnü'l-Hulk: 8.

2- Tevbe Sûresi: 128.

3- Enfal Sûresi: 24.

22.01.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.01.2008) - Terörün ilâcı

  (20.01.2008) - Bir hakikat var

  (19.01.2008) - "Ne ekersek onu biçeriz"

  (18.01.2008) - "Zırzır deli duâsı"

  (17.01.2008) - Duâyla aramız nasıl?

  (16.01.2008) - Öyle bir medeniyet ki!

  (15.01.2008) - "Tek dişi kalmış canavar"

  (14.01.2008) - İlim sevdalısı olmak

  (13.01.2008) - Nasıl bakarsan öyle görürsün

  (12.01.2008) - Hicretle gelenler

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri