Olması gereken, yaklaşık dört ay gecikmeyle gerçekleşti ve yenilenmiş Meclisin 11. Cumhurbaşkanı olarak seçtiği Gül Çankaya’ya çıktı.
Bu sonuç için yapılacak ilk şey Gül’ü, Erdoğan’ı ve AKP’yi kutlayıp, Çankaya’da açılan “Gül devri”nin hayırlara vesile olmasını dilemek.
Biz de tebrik ediyor, “Hayırlı olsun” diyoruz.
Gül’ün cumhurbaşkanlığını, bir cihetiyle, Meclis iradesine yapılan antidemokratik müdahalelere “erken seçim” kararıyla cevap verme basiretinin de bir neticesi ve dolayısıyla demokrasimizin yeni bir başarısı olarak görebiliriz.
Aslında bu erken seçim kararı, iz ve tortu bırakan o tartışmalar yapılmadan alınsaydı, şüphesiz çok daha iyi olurdu. Ama artık geçmişi tartışmanın bugün için faydası ve gereği yok.
Geride kalmış hadiseleri konuşmak, ancak gerekli ve doğru dersler çıkarılabilir ve “tecrübe” olarak değerlendirilebilirse bir anlam taşır.
Ve geride bıraktığımız dört ay içinde yaşadıklarımız, bu bakımdan her kurumun ve herkesin alması icab eden çok önemli derslerle yüklü.
Bunların başında, gerginlik ve kutuplaşmaya asla prim vermeden ve yapılan onca provokasyona rağmen, büyük bir olgunluk ve vakar içerisinde talep ve beklentilerini dile getiren milletin iradesine saygı gösterilmesi gereği geliyor.
Seçimde aldığı başarısız sonuca rağmen, son âna kadar bu mesajı okumamakta direnen CHP bile neticede “Meclisin kararına saygılı olacağız” deme noktasına gelmek zorunda kaldı. Umarız, sözünü tutar ve “Saygılıyız, ama sorgulamayı da sürdüreceğiz” diye ifade ettiği tavrı hayata geçirirken yine ölçüyü kaçırmaz.
Peki, CHP bile itidale dönüş işaretleri verirken, askerin buram buram hazımsızlık kokan tavrına ne demeli? Her fırsatta bağlılık mesajı verdiği anayasada “başkomutanlık” olarak nitelenen bir makama, seçimle yenilenmiş bir Meclis tarafından seçilen yeni isme karşı en hafif ifadeyle “mesafeli duruş” olarak algılanabilecek tavırlar sergilemenin başka bir izahı olabilir mi?
Gereksiz yere kendi kendisini kilitleyecek keskin angajmanlara girmek ve buna bağlı olarak başörtüsüyle ilgili anlamsız saplantıyı hâlâ sürdürmek, demokrasiye ve millet iradesine saygı bir tarafa, ciddî devlet anlayışıyla bağdaşır mı?
Neyse ki, yeni bir dönemin başında Çankaya’yı boykot, saygı sinyalleri vermesine rağmen, başta girdiği yoldan çıkmakta zorlandığı görülen CHP, asker ve yakında görevi sona erecek olan YÖK Başkanı ile sınırlı kaldı, yüksek yargı ise Danıştay Başkanı dışında boykota katılmadı.
Umarız, önümüzdeki süreçte bu marjinal tavır, yerini saygı ve nezakete terk eder. Ve yine umarız, geldikleri noktayı millet iradesine borçlu olanlar, bunun için taviz vermeye, boyun eğip teslim olmaya zorlanmazlar. Ve zorlansalar dahi, milletten aldıkları emanetin hakkını verme sorumluluğunu herşeyin üzerinde tutarlar.
Bizim özellikle bu noktalarda kayıt ve endişelerimiz var. Ancak şu aşamada onları mahfuz tutuyor ve haklı çıkmamayı yürekten diliyoruz.
“Görevimin zorluğunun idrakindeyim” diyerek oraya çıkan Gül, inşaallah bu zorluğu milletin beklediği şekilde aşar ve yıllardır hasreti çekilen “devlet-millet kucaklaşması”na büyük katkı sağlayan bir cumhurbaşkanı olarak tarihe geçer.
Allah onu da, bizleri de mahcup etmesin.
30.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|