Sandıkta oylarını üçte bir oranında arttırsa da milletvekili sayısı azalmış olarak yeni Meclisteki yerini alan AKP’nin ikinci iktidar dönemine sıkıntılı girdiğini geçen günlerde yazmıştık.
Bunun üzerine yine rahatsızlığını izhar edenler, “Neden önyargılı bakışınızı hâlâ terk etmiyor ve işe olumlu yanından bakmayı denemiyorsunuz?” gibisinden itirazlarını iletenler oldu.
Oysa yazdıklarımızın önyargıyla bir ilgisi yok.
Gördüklerimizi yazıyor ve tesbit yapıyoruz. Bir anlamda, olup bitenlerin fotoğrafını çekip kaydediyoruz. O yazıda yaptığımız şey de bu.
Ve şimdi, sonraki günlerde ortaya çıkan yeni gelişmeleri dikkate alarak, o değerlendirmeye devam etmenin uygun olacağını düşünüyoruz.
Yine beş yıl önceki ortamla da kıyaslayarak...
2002 seçimi sonrasında AKP, görülmemiş bir medya desteği ile yola çıkmıştı. Ama bu defa durum hayli farklı. En azından medyanın bir bölümünden AKP’ye yoğun eleştiri ve tepki var.
Bunun görünürdeki sebebi, AKP yönetiminin epeyce düşündükten sonra, Gül’ün cumhurbaşkanı adaylığında—“Karar da, sorumluluk da kendisine ait” kaydı düşerek—karar kılması.
Oysa Doğan grubu medyasının tercihi Gül yerine başka bir ismin Çankaya’ya çıkmasıydı.
Bu sebeple Gül’e “Oraya gitmek hakkındır, ama feragat etsen daha iyi olur, daha da büyürsün” telkinleri yaptılar.
Dikkate alınmayınca “Gül benim cumhurbaşkanım değildir ve olamaz” yazıları yazdırdılar. Erdoğan’ın bu yazılara tepkisini “Ya kabul et, ya da vatandaşlıktan çık” noktasına vardırması kavgayı daha da büyüttü. Ve kavga sürüyor.
TMSF’nin “Sabah grubu için açılacak ihaleye Doğan giremez, satış yabancılara yapılacak” tavrının bu kavgada bir etkisi ve rolü var mı, bilmiyoruz. Ama netice itibarıyla Doğan’ın AKP’ye yıpratıcı bir savaş açtığı açıkça ortada.
Emin Çölaşan’ı feda eden Hürriyet’in Bekir Coşkun üzerinden kavgayı büyüterek sürdürmesi ne anlama geliyor; henüz belli değil.
Bu savaştan kimin galip çıkacağı veya yine bir ateşkes ve musalâhaya varılıp varılmayacağı ise şimdilik meçhul. Geçen dönemde Uzan ve Ciner örneklerinde yaşananların bu kez Doğan grubu için tekrarlanıp tekrarlanmayacağı da.
Ama şu anki görüntü AKP için de sıkıntılı.
Bilhassa “Seçimle ortaya çıkan Meclis tablosundan hoşlanmayan derin güçler, ya askeri ya da medyayı öne sürerek bu rahatsızlıklarını açığa vururlar” yorumu açısından bakıldığında...
Öte yandan, başka alanlarda da sıkıntı işaretleri var. Özellikle ekonomi cenahındaki gelişmeler pek parlak ve iç açıcı değil. Ekonomiyle ilgili AKP’li bakanların “Seçimden sonra faizler hızla düşecek” öngörüsü şu âna kadar doğrulanmazken, gidişat tam tersi yönde sinyaller veriyor.
ABD’deki mortgage krizine bağlı olarak patlak veren küresel dalgalanmanın en çok Türkiye piyasalarını vurduğu ifade edilirken, Eylül’ün ikinci yarısından itibaren ekonomide yeni kriz senaryolarının gündeme gelebileceği konuşuluyor.
THY'de uzlaşma sağlansa da diğer bazı kritik alanlarda hâlâ devam eden grev riski ile kuraklığın günlük hayatı olumsuz etkileyen sonuçlarının ortaya çıkmaya başlaması tabloyu tamamlıyor.
Görünen o ki, AKP’nin, aldığı oy artışına rağmen bu kez “balayı yapma” lüksü olmayacak.
28.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|