“Kamus, namustur” diyen, boşuna söylememiş. Bu gün en büyük namussuzluk, insanlar arasındaki iletişimi sağlayan kelimelerin ve kavramların içini boşaltmak daha doğrusu onlara yanlış anlamlar yükleyerek bir kavram kargaşası oluşturmaktır. Bu sinsî ve şeytanî taktiğin nihâî hedefi fikir ve düşünce karmaşası sağlayarak, insan fıtratına yerleştirilmiş kerim ve hakperestane olan doğruya, iyiye, güzele tarafgirlik hasselerini yanlışa yönlendirmektir. Bu mânâda kavram kargaşası en büyük ahlâksızlıktır, diyebiliriz.
Artık öyle bir kavram kargaşası oluşturuldu ki, kamuslara (sözlük) baktığımız zaman kavramlar tam aksi anlamlarla yüklenmiş durumdadır. Hani şu “diktatörlüğe cumhuriyet, azgınlığa hürriyet, haramiliğe işbilirlik, dindarlığa teröristlik, teröriste vatansever” demek gibi bir ihanet içindeyiz. Bu, sadece bizde değil, bütün dünyada maalesef böyle. Güncelleştirmek istemem, ama geçen gün okuduğum bir haber bu konuyu akla getirdi.
Haberlerin birinde, Danimarka’da Müslüman olan çocukların annelerinin ‘Kökten Dinciliğe Karşı Durma’ gibi bir dernek kurmalarından bahsediliyordu. Anlatıldığına göre, İslâma giren gençlerin aileleri, bu gelişmeyi terörist olma, radikal dinî hareketlere girme şeklinde yorumlamışlar ve neticede bir karşı hareket kampanyasına başlamışlardı.
Danimarka’daki muhalif organizasyonun şikâyetlerinin ne derece hakikat payına sahip olduğu hususu konumuzdan varestedir. Biz, işin kavramlar yönüne bakarsak daha sağlıklı yolda yürümüş oluruz kanaatimce. Çünkü bütün bunların temelinde bir kavram anarşisi yatmaktadır.
Sokrates’i bilirsiniz. Milattan önce 430’lu yıllarda yaşamış, Atinalı meşhur filozofu hemen hepimiz tanırız. Hz. İsa (as) ile aralarında neredeyse 900-1000 sene var gibi. Sokrat, insanın dikkatini tabiattan, afakilikten alıp insana, enfüsî daireye yönlendirmesiyle tanınır. Ahlâk felsefesi konusunda bu günkü İslâm ahlâkına benzer, hâlâ tazeliğini koruyan güzel teorileri var. Dünyanın faniliğinden tutunuz da insanın erdemli davranışına, adaletli olmaktan tutunuz da insanın kendi ruhunu öğrenerek gerçeği bulmasına kadar bir çok konuda kalıcı görüşlerin sahibidir. Talebeleri, etrafında saygıyla ondan ders alıyorlar. Ahlâka, bilgiye dair istifade ediyorlar. Öğrencileri öğrendikleri bilgiler ışığında yaşadıkları toplumun süregelen sefahetini değil, Sokrat’ın erdemlilik görüşlerini yaşamaya başlıyorlar. O zamanki putperest, şehvet düşkünü Atina’daki aileler, “Sokrat, çocuklarımızın ahlâkını bozuyor, gençlerimizi zehirliyor” diye mahkemeye başvurup cezalandırılmasını istiyorlar. Neticede Sokrat, duruşmalar sonunda suçlu bulunup baldıran zehri içirilerek idam ediliyor.
İşin en ilginç yanı, Sokrat’ın anlambilimciliğe ilk kapı açan, anlambilimcilik konusunda teori geliştiren ve insanların kavramlarla oynamasının ne kadar büyük bir tehlike olduğunu ifade eden bir filozof olması.
Bugün ulusalcılık, milliyetçilik, çağdaşlık, vatanseverlik, gericilik, kökten dincilik, halkçılık başta olmak üzere yüzlerce önemli kavram öylesine bir karmaşa ve kaos içindedir ki insanlarımız konuşurken hangi kelime ile kime, neye taraftar veya muhalif olduğunu ifadeden aciz kalmaktadır. Olan da bütün bir insanlığa ve dünyamıza olmaktadır. Bu kaos ortamında insî ve cinnî şeytanlar kolayca at oynatmaktadır.
[email protected]
17.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|