Kenan Doğulu, Eurovision’a TRT’nin tercihi olarak gönderiliyor. Buraya kadar tamam. Ama Doğulu, tipten kaybediyor. Üst/baş perişan... Tanıtım konserinde bile pantolon sanki köprü altında bulunmuş ve üstüne geçirilmiş gibi kirli... Bir o kadar da rahatsız edici bir görüntü. Pejmürde görüntü moda olabilir. Kirlenmek güzeldir, ama bu kadar kirli görünmez ki bir insan. Kirli sakal, yağlı pantolon, düşük bel... Bunlara anlam yüklemekte zorlanıyorum.
TRT’nin kurallarına ne oldu? Aslında Sertap Erener’in birinciliğinden sonra, Eurovision’un bir anlamı kaldığına da inanmıyorum. Çünkü, Erener kazandı da ne oldu? Bize ve ülkemize ne faydası oldu? Ne değişti? Hiçbir şey olmamış gibi hayat devam etti. Bundan sonra Kenan Doğulu kazansa ne, kaybetse ne olur? Dolayısıyla bunların haber değerinden öte hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmadı.
DİZİ OYUNCULARI
Dizi oyuncuları panikte. Çünkü, 25 Mart’tan itibaren televizyon dizilerinde oynanması istenmiyor. Çünkü, Danıştay’ın kararında 400’ün üzerinde kayıtlı bulunan Devlet Tiyatrosu oyuncularının dizi filmde oynaması yasaklanıyor.
Şimdi diyorlar ki, “Biz ne yapacağız?” Devletten aldıkları ücretin çok düşük olduğunu, normal dizi filmde kazandıklarının ise, onları tatmin ettiğini söylüyorlar. Buraya kadar tamam. İyi de... Devlet tiyatrolarından aldıkları ücreti yetersiz bulanlar, neden istifa etmeyi düşünmedi? Bu bir çelişki değil mi? Tamam, dizi film oyunculuğu riskli... Çok da gelir getirdiği muhakkak. Tamam, sözleşmelerde “oyuncunun asıl işini aksatmaması kaydıyla” diye bir madde var... Bu sözleşmeye dayanarak çalışma serbestliği olabilir... Ama neticede bir oyunculuk sergileniyor. Dizilere kalite getirdikleri muhakkak. Burada bir “ara formül”den söz etmek mümkün. Oyuncu/tiyatrocu Can Gürzap diyor ki: “Bu kadar insan TV dizilerinde oynuyor, seslendirme yapıyor. Çünkü devlet tiyatrolarından alınan paralarla yaşamaları çok zor! Bana göre buna uygun bir formül bulunması gerekiyor. Oyuncular dizi filmlerden ayrıldığı takdirde kalite azalacak.” Bu mümkün. Ama lütfen, fakirlik edebiyatı yapmayın.
EVLİLİĞE İHANET ŞEBEKESİ
Güya Avrupa’da milyonlarca üyesi olan bir internet sitesi, bizde de kurulmuş. Avrupa’nın artık “aileye döndüğü” tek eşliliği “övdüğü” bir zamanda, ülkemizde böyle bir internet sitesinin kurulmasını “aile değerleri”mize yeni bir “saldırı” olarak değerlendiriyorum. İhaneti normal, evliliği geri kalmışlık gibi gösteren kurumlar şimdi ellerindeki internet balyozuyla aile kurumunu tahribe yönelik saldırılarından bir tanesini daha gerçekleştiriyor. Uyanık ve teyakkuzda olalım. Sahte mesajlarla süslüyorlar bu siteyi: Heyecan arayan ve canı çektikçe aldatan ve bundan zerre vicdan azabı duymayanların mesajları... Yazıklar olsun demek kolaycılık. Ama kendinizi koruyun.
MUHTIRA
12 Mart “muhtıra yıldönümü.” En çok hangi programlar izlenmiş bakıyorsunuz? -Acı Hayat, -Köprü -Beyaz Gelincik... Bir kanalın ana haber bülteni ilk dörde giriyor, düşünebiliyor musunuz? 12 Mart’tan sonra 12 Eylül... Sırasıyla 28 Şubat süreci... Bunların hepsi unutulmuş olabilir. Ama bıraktığı iz öylesine derin ki.. Silmek mümkün değil.
16.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|