TGRT’den satın aldığı kanalla yayına başlayan Fox TV’de Arnold Schwerzenegger’in başrolünü oynadığı “Gerçek Yalanlar”ı izliyorum. Schwerzenegger Amerikalı bir ajanı canlandırıyor. Birinci sınıf bir aksiyon filmi. Düşman “Arap”lar!
Malum Amerikalı ajan filmlerinde eski düşman “Sovyetlerdi.” Soğuk savaş sonrası düşmanın(!) rengi değişiyor.
Dikkat edin bu film vizyona girdiğinde daha 11 Eylül saldırıları olmamış.
Piyasada “El-Kaide” diye bir örgütten sözedilmiyor bile.
Ama Hollywood “düşmanını” çoktan belirlemiş. Senaryoyu yazmış. Önce gişe başarıları olan aktörlerle film çekerek, hafızalara “düşman”ı belletiyor, daha sonra da gerçek hayatta bunu bizzat uyguluyorlar.
İşte tipik “gerçek yalanlar.”
YALAN DÜNYADA YAŞAMAK
Hani bir şarkı vardı: Yalan dünya, herşey bomboş....
Geçenlerde bir kanalda, bu sözü doğrulatırcasına ünlü bir isim bir itirafta bulundu.
Bu itiraf aslında şöhretin ne kadar çekilmez bir hal aldığını gösteriyor.
İtiraf sahibi Yeşim Salkım. Evlilikleriyle gündeme gelen bir isim... Bir kadın programında şöyle diyor:
“Size bir şey söyleyeyim mi, o kadar yalan bir dünya içinde yaşıyoruz ki... Düzeni bozulmuş bir dünyanın içindeyiz ki... İçimizde bir iki tane doğru çıkınca, nasıl ayağını kaydırabiliriz, altından tutup çekeriz diye bakıyorlar. Bunlardan biri Ebru Gündeş’tir. Bir tanesi de benim. Başka tanımam. Hepsi yanar dönerdir. Hiçbirimizin hayatı iyi gitmiyor. Biz biraz şizofren ruhluyuz. Zaten öyle olmasak, bu mesleği yapmazdık. Aklı başında insan yapmaz bunu. (Seyircilere dönüp) Sizin yerinizde olmayı çok isterdim. Yeniden elime bir şans geçseydi, annemi/babamı dinlerdim.” (Esra Ceyhan, Kanal D)
Başka söze gerek yok. Yorumu içinde.
BELÇİKA’DA KUR’ÂN
Belçika’nın önde gelen bir gazetesi “De Standaard”ın Türkiye’de bile ancak kuponla verilen Kur’ân-ı Kerim’i okurlarına ücretsiz vermesi çok ilginç.
Sırf Avrupa’nın İslâma bakış açısını değiştirmek için yapılan bu organizasyonu kutlamak lâzım.
Gazetenin genel yayın müdürü açık açık diyor ki; okurlarımızı bilgilendirmek istiyoruz. Müslümanlar ve diğer dinlere mensup olanlar arasındaki anlaşmazlığı bir nebze olsun gidermek için adım atıyoruz.
Genel Yayın Müdürü Bart Sturtewagen, “Avrupa ve Belçika’da milyonlarca Müslüman yaşıyor. Yan yana değil, birlikte yaşamak için İslâmı öğrenmek zorundayız” diyerek ortak bir konsensüs sağlama çabası içine giriyor.
Sturtewagen’in söylediklerinin altını çizmeli:
“Biz Avrupalılar, İslâmın içimizde olduğunu kabul etmeliyiz. Onları, yani Müslümanları tanımadan birlikte yaşamdan söz edemeyiz. İslâmı bilmeden, Danimarka’da çizilen karikatürlere Müslümanların verdiği tepkiyi anlayamayız. İslâmın tarihini bilmeden Irak Savaşını ve savaş sonrasında oluşan çatışma ortamını algılayamayız. Avrupa genelinde ve Belçika’da milyonlarca Müslüman yaşıyor. Yanyana değil, birlikte yaşamak için İslâmı öğrenmek zorundayız. Sadece bu nedenle bile böyle bir kampanyanın gerekli olduğunu düşünüyoruz. Ne kadar zor olursa olsun, dostluğa giden yegâne yolun bilmekten ve tanımaktan geçtiğini unutmamalıyız...” (Sabah)
Meşrutiyet yıllarında Ezher şeyhlerinden Şeyh Bahid, Bediüzzaman Said Nursi’ye sorar: “Avrupa ve Osmanlı konusundaki görüşün nedir?”
Bediüzzaman şu cevabı verir: “Osmanlı Avrupa’ya, Avrupa İslâma hamiledir. Günün birinde doğuracaklardır.”
İşte doğum sancıları!
14.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|