Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

İhmal ve şiddet



İstanbul’da, Dilara isimli kız çocuğu, annesinin gözleri önünde, üstü kartonla örtülmüş rögar boşluğuna düşüyor. Telâfisi imkânsız bir yara açılıyor anne yüreğinde. Sızısı zor geçecek bir evlât acısı anneyi sarıyor. İhmalin faturası bürokratik kurbanla ve idarî birkaç işlemle geçiştiriliyor.

İhmalin faturası, olayın öğrettiği daha sarsıcı ve kalıcı sonuçlar olmalıydı. Bu örnekten hareketle, bütün şehir içi kanalizasyon şebekelerinin, açılan çukurların daha inşaat aşamasında iken dikkat edilmesine yönelik uyarıcı ve ağır cezaî müeyyideleri kapsayan bir genelge yayınlanmalıydı. Bir kötü emsalden, bütün Türkiye için dersler çıkarılmalıydı.

Ders alınmamış olacak ki, benzer ikinci vak’a Adana’da meydana geldi ve bir çocuğun hayatı sona erdi. Üstü açık bir kanalizasyona düşen çocuğun dramı, yine bir aileyi acıya boğdu.

Eminim ki, yine demeçler patlayacak, en iyi ihtimalle aşağıdan birileri görevden alınacak ve mesele kapatılacak. Ancak, toplumun vicdanını kanatan bu aymazlıklar serisi ve onarılamayacak felâketin acısı hep birilerini kanatmaya devam edecek.

Laiklikten, başörtüsünden, Kürt’ten, Türk’ten, rejimden bir fırsat bulsak da, bu memleketin hazin tablolarına, gerçek gündemine dönsek, sanırım detayda gizli, üstü kabuk bağlamış ve kamunun laşkalığından beslenen binlerce ihmal ve vurdumduymazlık kendisini gösterecektir.

İhmali doğuran en büyük sebep, imtiyazlı sınıfların, özellikle bürokrasinin vatandaşın hesap soracağı caydırıcılıkta cesaret verecek bir kamu yapılanmasına sahip olmayışı. Şikâyet durumunda, hizmet kusurundan dolayı arzu edilen incelemenin ve sonunda cezai işlemlerin hızlı ve duyarlı bir şekilde yapılamayışının da ihmalkârlığa büyük etkisi var.

Vatandaş, güven debisi kaybolmuş ve şikâyetine duyarsız bulduğu kamu bürokrasisi karşısında çar naçar yutkunarak başını eğiyor, bir anlamda kabulleniyor. Bunu doğuran sebeplerin müsebbipleri, iki kat düşünmelidirler ki, bu elbise bu bedene dar gelmektedir.

Şeffaf hizmet ve anında hesap verme hızında, gerektiğinde canı yanacak birkaç ihmalkârla, ibret-i müessire olacak cezaî işlemlerin mutlaka tahakkuk etmesi gerekir. Ölümle sonuçlanan her ihmal, ciddî ceza görmeli.

Trafik kurallarının kültüre dönüşmemesi, kabullenme zorluğumuz ve beklenmedik kazalar zincirinin ya da münferit uygunsuzlukların sebebiyet verdiği yüzlerce kaza, binlerce cana mal oluyor. En acısı da, trafik canavarı olan belli kavşak ve yolların, teknik standardından kaynaklanan yanlış düzenlemeye rağmen, defalarca aynı kazaya maruz bıraktırması ve hatalar zincirinin sürekli tekrarlanması.

Her problemden ders çıkaran, yeni düzenlemeler dinamiğine dönüşen ve kendini ıslâh etmeyi başaran bir alt yapının hâlâ zihinlerde oluşmaması acıklı bir tablo.

Beni çok hüzünlendiren en son olay, iki gün önce Sarıyer’de yol verme kavgasından, trafik magandalarınca denize atılan bir gencin ve onu kurtarmaya çalışan kardeşinin aynı anda can vermesiydi. Ne acıdır ki, ihmallerin sıkıştırdığı psikolojik cinnetin ve tahammülsüzlüğün daniskasını toplumsal şiddetin kollarında yaşıyoruz.

Bu korkutucu göstergeler karşısında, kaç bilimsel çalışma, toplumsal analiz, yerinde inceleme ve tepkinin sebeplerini araştıran bir seferberliğe şahit olduk? Asla. Varsa yoksa cumhurbaşkanlığı seçimi ve rejim “göçüğü”.

Sathileşen siyasetin, ufuksuz ve çapsız yöneticilerin, sözüm ona kurtarıcıların cenderesinde toplum yaralarını ilkel metotlarla ve kuvvet zoruyla sarmaya çalışan bir yaklaşım, neyi çözebilir?

Çözüm demişken, İstanbul Gazi Mahallesinde ulaşım araçlarının yakılmasından dolayı, emniyet çok pratik bir formül bulmuş: Otobüsleri mahalleye sokmamak! Vatandaş ilk andan itibaren yarı yolda kalmanın tepkisini ortaya koyunca, hemen uygulamadan vazgeçildi.

İşte size, ihmal, onun doğurduğu sefalet ve sonuçta tepki duvarını aşan şiddet karşısında, bulunan çözüm(!).

Bir şey daha; vatandaş için trafikte hız sınırlaması olsa da, yargı mensupları için bu geçerli olmayacak bundan sonra. Nereden mi çıktı? Elbette ki yargının son kararından.

İmtiyazın istisna getiren her hükmü, ihmale dâvetiyedir. Sonra, olan oluyor.

14.03.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.03.2007) - Milliyetçilik üzerine

  (12.03.2007) - A “kredi”tesi olanlar/olmayanlar

  (11.03.2007) - Kesretten Vahdete...

  (08.03.2007) - Kadının dünyası

  (07.03.2007) - Demokratik hafıza oluşurken

  (06.03.2007) - Darbeciden “darbe”sözleri...

  (05.03.2007) - Kurumsallık mı, şahsîlik mi?

  (04.03.2007) - Kolaylaştırmak mı, olaylaştırmak mı?

  (01.03.2007) - Yürekleri yaralamadan...

  (28.02.2007) - 28 Şubat yargılanmalı!

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004