Abdil YILDIRIM |
|
Emekli, rahmetli (mi?) |
Uzun yıllar devlet dairesinde çalışmış ve artık emekliliği hak etmiş adam, nihayet emeklilik dilekçesini verir ve neticesini beklemeye başlar. Aile içinde de bir sevinç ve mutluluk vardır. Bundan böyle babaları her sabah işe gitmek zorunda kalmayacak, evine ve ailesine daha fazla zaman ayıracaktır. Alınacak emekli ikramiyesi ile de borçlarını ödeyecekler, belki bir araba bile alabileceklerdir. Evde her akşam böyle hesaplar ve muhabbetler yapıldığı için evin küçük kızı da bu konuşmaları ilgi ve merakla dinlemektedir. Küçük Ayşe, aile içinde bir sevinç ve heyecana sebep olduğu için emekliliğin çok iyi bir meslek olduğunu düşünür. Bir akşam evlerine misafirliğe gelen komşu kadın, Ayşe’yi sevdikten sonra “Söyle bakalım büyüdüğün zaman ne olmak istiyorsun?” der. Küçük kız hiç düşünmeden “Emekli olmak istiyorum” diye cevap verir. Böyle bir lâtife ile giriş yaptıktan sonra, emekliliğin insan hayatındaki önemi ve anlamı hakkındaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. İnsan çalışırken fark edemediği çok şeyi emekli olunca hissediyor. Yıllardır aynı saatte aynı yerde olmak için hayatını tanzim eden insan, bir gün gelip de artık o saatte evinden çıkmak zorunda olmadığını görünce, biraz şaşkınlık yaşıyor. Otuz yıllık iş hayatında başından geçenler, işyerinde yaşadığı acı ve tatlı hatıralar, birlikte çalıştığı arkadaşları, hafıza denilen arşivde yerini alıyor. Artık her sabah gidilecek bir iş olmadığından, bundan sonra hayatındaki boşluğun faydalı meşguliyetlerle doldurulması için arayışlar başlıyor. Emekli deyince, artık yapacak bir işi olmayan, işten güçten elini eteğini çekmiş, evde sağlam eşyaları bozup tamir eden (çok defa da tamir edemeyen) eli boş insan anlaşılır. İlk günlerde pek belli olmasa da, emekli insan zamanla evde bir fazlalık olarak görülmeye başlanır. Hanımın eline ayağına dolaşan, evi dağıtıp kirleten birisi olarak görülür. Bir çok insan, her zaman düzenli olarak yapması gereken vazifelerini ihmal ederek, o vazifeleri emeklilik sonrasına erteler. “Emekli olunca yaparım” diyerek ertelediği işleri yapmak için zamanının kalıp kalmayacağını pek düşünmez. “İleride kaza yaparım” diyerek namazlarını hep kazaya bırakan bir insanın, namazlarını kaza edemeden bir kazaya kurban gideceğini düşünmediği gibi, emekliliğin kendisine nasip olup olmayacağını pek düşünmez. Çalışırken, “Emekli olunca namaz da kılar, ibadet de yaparım” diyerek dinî vazifelerini hep erteleyenler, emekli olunca da kendilerini yaşlı ve yorgun hissederek ibadet ve taatten uzak kalmaya devam ederler. Bunlar köy meydanlarında, kahve köşelerinde veya duvar diplerinde akşama kadar pinekleyip dururlar. Yanı başlarında okunan ezan sesi bile kulaklarına gitmez. Zira namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmazmış. Böyle tipler için emekli olmak rahmetli olmaktan farksızdır. Çocuk yaşta ibadet etmeye başlayıp, Allah’a kul olmanın zevkine erenler ise, hem çalışırken, hem de emekli olduktan sonra ibadet ve taatlerine devam ederler. Hatta yaşları ilerledikçe ibadete olan düşkünlükleri de artar. Zira her gün kabir kapısına biraz daha yaklaştıklarını düşünürler. Dünyaya olan ilgileri azalırken, ahirete olan iştiyakları artar. Zaten yaş ilerledikçe dünya hayatının müşkilatları da artmaktadır. Emekli olmakla iş külfetinden kurtuldukları gibi, dünyadan göçüp gitmekle de hayatın ağır yüklerinden kurtulacaklarını düşünürler. Bu düşünceyle ömürlerinin kalan kısmından daha fazla yararlanmak ve ahiret için erzak hazırlamak isterler. Bir iş yerinden emekli olanlara o iş yeri tarafından bir ikramiye veriliyor. Yirmi beş otuz yıllık hizmetlerinin mukabilinde kendilerine bir toplu para ödeniyor. Kazasız belâsız hizmetlerini ikmal edenler bu ikramiyeyi hak ettikleri için büyük bir mutluluk duyuyorlar. İnsan dünyada nafakasını temin etmek için çalışıp sonunda hem ikramiye, hem de bir maaş hak ederek emekli olduğu gibi, bir gün fâni olan dünya hayatından da emekli olup daha büyük ikramiyelerin kendisini beklediği ahiret âlemine göç edecektir. Eğer kulluk vazifesini hakkıyla yerine getirmek sûretiyle dünyadan emekli olduysa, kendisine ebedî saadet diyarı olan cennet gibi bir ücret verilecektir. Ayrıca, bu ücretten çok daha değerli olan, Cenâb-ı Hakk’ın Cemâlini görmek gibi ikramiye ile mükâfatlandırılacaktır. Asıl emeklilik mutluluğu, ebedî âlemdeki ücret ve ikramiyeyi hak etmekle yaşanan mutluluk olacaktır. Böyle bir emekliliği hak etmek için de bu dünyada Allah’ın rızası doğrultusunda gayret ve emek sarf etmek gerekmektedir. 02.11.2009 E-Posta: [email protected] |