Ali FERŞADOĞLU |
|
“Seviyorsun, ama, niçin?” |
Genç adam köprünün başına geçmiş veya çatıya çıkmış feryat ediyor: “Sevgilimi getirin, yoksa kendimi aşağıya atacağım!” “!!!..” Ve kendisini ebedî şekavetin boşluğuna bırakıyor!.. Allah Allah bu nasıl bir sevgi ki, hayatına son verdiriyor? Anne, yavrusunu çok sevdiğinden elini-sıcak sudan, soğuk suya, hatta hiçbir şeye değdirmiyor! Allah Allah, bu ne sevgi ki, onu hayata hazırlamıyor? Oysa, kendisini sonsuz sevginin kollarına veya bir seccadeye atsa, yani, her şeyi Allah hesabına sevse, sevgisi katlanarak sonsuzlaşacak… *** “Sevgi, aşk evlilik, aile yuvası kurma” meseleleri üzerinde yoğunlaştığım şu sıralarda bilgisayarıma “Sevgi türleri” üzerine, Muharrem Kocaoğlu imzalı bir e-posta geldi. Oldukça çarpıcı bu değerlendirmeyi özetleyerek paylaşmak istedik: Japon düşünür Masumi Toyotome göre, “Sevgi üç çeşittir: Eğer’li, çünkü’lü, rağmen’li sevgi!.. ‘Eğer başarılı ve önemli kişi olursan seni severim. Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim…’ En çok rastlanan sevgi karşılığında bir şeyler kazanmak isteyen bencilce bir sevgi türü budur… “Çünkü türü sevgide kişi, bir şey olduğu, sahip bulunduğu ve bir şey yaptığı için sevilir. ‘Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin, yakışıklısın. Seni seviyorum, çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki. Seni seviyorum, çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki…” “Japonya’da bir temizleyicide çalışan dünya güzeli kızın yüzü patlayan kazanla parçalanmış. Yüzü fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup onu terk etmiş. Daha acısı... Aynı şehirde oturan anne ve babası, hastaneye ziyarete bile gelmemişler, artık çirkin olan kızlarını. Sahip olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne bina edilmiş olduğundan bir günde yok olmuş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Kız bir kaç ay sonra kahrından ölmüş... “Üçüncüsü rağmen sevgisidir. Kişi ‘bir şey olduğu için’ değil, ‘Bir şey olmasına rağmen’ sevilir. Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur. Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir. “Dünyadaki en büyük kıtlık, ‘rağmen’ türü sevginin yeterince olmayışıdır!..” *** Aslında “rağmen”li sevgi, hakikî sevgidir, Allah için sevmektir. Ne var ki, diğer duygularımız gibi, sevgimiz de saptı… Şüphesiz her şey aşk ve sevgi üzerine kurulu. Sevgi olmasaydı, halimiz haraptı! Sevgisiz bir hayat; ruhsuz bir cesede; içi boşaltılmış bir binaya; tadı, tuzu, yağı olmayan bir yemek gibidir… Aile de sevgi üzerine bina edilmiş. Evlilik de sevgi ile olur. Ne var ki, bütün duygularda olduğu gibi, sevgi ve aşkta da duygu sapmaları yaşıyoruz. Duygularımızı tam terbiye edemediğimizden; kimi, niçin, ne kadar sevmemiz gerektiğini bilemediğimizden sınırı aşıyoruz. Hele gençlikte, akıldan ziyade diğer duygular hakim olduğundan ipin ucu hepten kaçıyor… “Âşıkım, seviyorum, öyle ise evlenmeliyim!” diyerek gözü kapalı girişimlerde bulunmalı mısınız? Unutmayın, duygular geçicidir. Gerçekler ise, baki!.. *** Kalp, iman mahalli ve sevgi üretim merkezidir. Üretim ve tüketimi de hür irademize verilmiş… “Kim Allah için verirse, Allah için vermezse, Allah için severse, Allah için düşmanlık beslerse ve Allah için evlenirse imanını kemale erdirmiş olur.”1 Kâinatın mayası sevgi ile yoğrulmuş. Bize de sevgi gibi şiddetli duygular verilmiş. Bu duygular ahireti kazanmak içindir. Ahireti kazanmak için de sağlam bir aile yuvası gerekli. Her sevginin kalbe girmesine yol vermemeli. Her şeyi ve herkesi, “rağmensiz ve çünküsüz” sevmeli, Allah için sevmeli, sevgililer sevgilisi olan Habib-i Ekremin’in (asm) gösterdiği ölçüler içinde sevmeli. Zaten bir çiçeği kendi hesabına severseniz, çiçek soldukça siz de solarsınız. Ama, Allah hesabına severseniz; solsa da, diğer baharlarda çeçekleri yaratacak ve Cenneti de sonsuza dek bir çiçek gibi yaratacağını düşünür, bilir ve rahatlar ve huzura kavuşursunuz… Sevgilinizi de Allah hesabına severseniz, ona da kavuşursunuz… Değil mi, bir yaprak dahi O'nun izni olmadan kıpırdamaz! Şu halde, hangi kalp, O'nun izni ve sevgisi olmadan sevebilir ki… *** Kâinatın yaratılmasının sebebi olan sevgi, aynı zamanda onun bütün unsurları arasındaki bağı, ışığı, hayatıdır. Atomlardan galaksilere kadar her şey O'nun sevgisinin cazibesiyle deveran eder. Aslında sevgi, yaratılış ve varoluş gayemizi anlamakta hayatî, ebedî ve bediî (estetik) fonksiyonlar taşır. Sevgi, psiko-sosyal bir güç kaynağı, bir kaynaştırıcıdır. Sevgi; itaat, saygı ve kaynaşmanın da direği olduğundan ona dayanan fert, aile, toplum, eğitim ve yönetim mutlak başarıya ulaşır. Çünkü o, özgüvenin, başarının da temeli, itici gücü, ekonomik kalkınma ve ilerlemenin de dayanağıdır.
Dipnot:
1- Beyhakî, Şuâbu’l-İmân, 1:47. 08.05.2009 E-Posta: [email protected] [email protected] |