Ankara-Washington ve Kuzey Irak üçgeninde kapalı kapılar ardında olup bitenler, “neler oluyor?” sorusunu sorduruyor.
Dışişleri Bakanı’nın, “bütçeden sonra reformlara hız kazandırılacak; herkes ‘neler oluyor?’ diye şaşıracak” çıkışından sonra, ortalıkta ABD eksenli bir dizi senaryo dolaşıyor.
Hükûmetin Amerikan yönetimi ve Kuzey Irak yerel yönetimiyle anlaştığı, “terörü tasfiye” karşılığı “Kuzey Irak’taki devleti tanıma” anlaşmasından bahsediliyor...
Keza, televizyonlara çıkan bazı Amerikan tink thank kuruluşlarından maaşlı Macar Yahudisi Soros beslemelilerin, Babacan’ın açıklamadığı “şaşırtacak reformlar”ı, “Kürt sorununun evrensel bir evrimle çözülmesi karşılığında Türkiye’nin terör meselesinin çözülmesi”den dem vurmaları, oldukça düşündürücü...
Bunların, Oval Ofis’teki görüşmede diğer devlet başkanlarına sekiz dakikalık zaman ayırırken Erdoğan’a -yarısı tercümeye giden zamanı da katarak- bir saat ayırdığı için Bush’a övgüler yağdırmaları, “yine neler oluyor?” dedirtiyor...
AKP hükûmetinin baştan beri Meclis’in kabul etmediği “tezkere”ye rağmen Irak’taki işgale her türlü lojistik desteği verdiği ve hatta her türlü savaş malzemesi ve mühimmatın nakil ve dağıtımını sağladığını nazara veren bu “yorumcular”ın, sözkonusu reformların salt “terör ve Kürt meselesi” ekseninde görmeleri de dikkat çekici...
* * *
Süreç şöyle gelişti: Kissinger’le başlayan Yahudi lobileri güdümündeki Amerikan yönetimleri, “genişletilmiş büyük Ortadoğu projesi” perdesinde, “böl, parçala ve yut” yöntemine devam ettiler. Asya ve Afrika’da güçlü bir Müslüman devlet bırakmama plânına göre, aynen Birinci Dünya Savaşında İngilizlerin Ortadoğu’da cetvellerle bölgeyi taksim ettiği gibi, yeniden bölüp parçalama projesini dayattılar.
Buna göre hiçbir güçlü İslâm ülkesi bırakılmayacak. İsrail’in haritadan silinmemesi hesabına İslâm ülkelerinin biraraya gelip birlik sağlanmalarına engel olunacak. Bu maksatla en başta Suudî Arabistan’dan İran, Pakistan ve Orta Asya’ya kadar topyekûn bir Sünnî-Şiî çatışması başlatılacak...
Dahası her türlü etnik ve mezhebî farklılık tahrik edilip ülkelerin parçalanmasında istimal edilecek. Kargaşa, kaos ve iç savaşların peşinden menhus ve dessas “parçalama projeleri” âdeta bir “barış projesi” gibi devreye sokulacak. Lübnan beşe, Suriye dörde ve Irak en az üçe bölünecek. Amerikan Kongresinde Irak’ın üçe bölünmesi tasarısının kabulü, bunun hazırlığı...
Güneyde Şiî Arap, ortada Sünnî Arap ve kuzeyde Kürt devletlerine taksim edilecek olan Irak’ta, Amerikan ve işgal ortağı Batılı devletlerin bölgenin yer altı ve yerüstü kaynaklarını sömürmeleri daha rahat olacak. ABD’nin güdümündeki Irak hükûmetine, Bush’un yardımcısı Cheney ve Amerikan Dışişleri Bakanı Rice’nin sahip ve ortakları arasında bulunduğu “uluslarüstü” şirketlerin daha şimdiden otuz yıllık “petrol işletmesi ihâle anlaşması”nı imzalatması bunun ilk örneği...
Sonuçta ABD’nin Kissinger’in de yıllar önce öngörüp önerdiği Irak’ın bölünmesi plânı kapsamında Kuzey Irak’ta “ikinci İsrail” işlevini görecek bir uydu devlet için Türkiye’nin terör sıkıntısını istismar ettiği iddiası, bu son olaylarla daha da açığa çıkıyor.
Gerçek şu ki Ramazan bayramı arifesinden başlayan baskın ve pusularla kırkı aşan askerin şehid edilmesi, sekiz askerin kaçırılıp “esir” diye televizyonlarda propaganda edilmesinin ardından, son haftalarda bir “gizli anlaşma”dan söz edilmesi, en iyimser insanı bile işkillendiriyor...
Tıpkı yıllarca Türkiye’ye karşı kullandığı ve otuz bin insanın katlinin sorumlusu terör örgütü lideri Öcalan’ı teslimde olduğu gibi, bir emr-i vaki konuşuluyor. ABD’nin Ankara’ya “Kuzey Irak’taki kukla devletin tanınması” karşılığında kontrolündeki PKK terör örgütünü tasfiye edeceği söylentileri dolaşıyor.
* * *
Belli ki işgali altındaki Irak’ta, baştan beri himâye ettiği terör örgütünün Türkiye’ye karşı azmasına göz yuman Bush yönetimi, örgütü “şeklen geri çekme” taktiğini güdüyor. Buna karşılık, Ankara’nın kukla Kuzey Irak devletini kabul etmesini istiyor. Özerklik ve federasyondanun ötesinde, Irak’ın bölünüp parçalanmasına katlanmasını dayatıyor...
Bağdat yönetiminin bütün ikazlarına rağmen, kuzeydeki yerel yönetimin ağababaları neoconların desteğiyle yabancı şirketlerle tek başına petrol anlaşması yapması, bunun bâriz bir göstergesi...
Peki gerçekten kuzeydeki yerel yönetim PKK ile mücadele edebilecek mi? Peşmergelerin güya terör örgütüne lojistik desteği kesmek amacıyla sözde “geçiş yolları” denilen karayollarında yaptığı bazı kontroller ne kadar gerçekçi?
Çok geçmeden medyadaki abartıların ardından, bunun da bir aldatmacadan ibâret olduğunu ortaya çıkıyor. Teröristler Kuzey Irak kent ve kırsalında pervâsızca dolaşmaya devam ediyor... En son teröristlerin Kuzey Irak’taki şehirlere kadar inip otellere giderek açıktan gazetecilerin bölgeyi terk etmelerini istemeleri, oynanan oyalama oyununu bir defa daha ele veriyor... Böylece “Amerikancı ahkâmcılar”ın ileri sürdükleri gibi, Kuzey Irak’taki yerel yönetimin terör örgütünün lojistik desteğini kestiği propagandası, bütünüyle bir gözboyama olduğu anlaşılıyor...
AKP’nin, “şaşırtacak reformlar”ın “AB ve demokratikleşme” uyum ve uygulama kriterleri değil, “ABD’nin Irak’ı bölüp parçalama anlaşması” olması, doğrusu Babacan’ın dediği gibi herkesi “şaşırtacak.” Ama aksi yönüyle...
Umarız ki bu şaşırma ve “şaşırtma” olmasın...
29.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|