Kabul edildiği tarihten bu yana sürekli tartışma konusu olan ve ihtilâl sonrası hazırlanan 1982 Anayasası 25 yıl içinde 12 defa değişikliğe uğradı. 177 esas maddeden oluşan Anayasa’nın başlangıç bölümü ile toplam 73 maddesi değiştirilirken, 3 madde ise yürürlükten kaldırıldı. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve milletvekili seçimlerinin 4 yılda bir yapılmasını öngören anayasa değişikliğinin 21 Ekim’de yapılacak referandumla kabul edilmesi halinde Anayasa 13. kez değişmiş olacak.
Seçimlerden sonra Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığındaki bir heyet “sivil anayasa” diye kamuoyuna lanse edilen yeni bir anayasa taslağı hazırlığı yapmış, bunu AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat başkanlığındaki 11 üyeli “AKP Anayasa Hazırlık Komisyonu”na iletmişti. AKP heyeti çalışmalarını tamamladı. Şimdi bu iki heyet önümüzdeki günlerde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da katılacağı bir toplantıda son şeklini vermeye çalışacak.
***
Kamuoyuna sızdırılan bölümlerle ilgili kamuoyunda değişik konular konuşuluyor. Taslak ortaya çıktığında tamamı tartışılacaktır. Burada taslakla ilgili iki konuya temas etmek istiyorum. Birincisi anayasanın sivil olabilmesinin kriterleri neler olduğu konusudur.
“Anayasanın sivilleşmesi” için geçtiğimiz yıllarda da çok tartışılan geçici 15. madde, siyasî partiler için sivilleşme kriteri haline geldi. Ancak bugüne kadar hiçbir hükümet bu maddenin tümüyle kaldırılması için teşebbüste bulunamadı. Geçici 15. madde, “12 Eylül 1980 darbesi sonrasında kurulan Millî Güvenlik Konseyi’nin, Konsey döneminde kurulmuş hükümetlerin ve Danışma Meclisi’nin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluklarının iddia edilemeyeceğini ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamayacağı” hükmünü kapsıyor. Bazı bölümleri basına “sızan” yeni anayasa taslağında bu madde ile ilgili bir düzenlemenin olup olmadığı henüz belli değil.
Sivil anayasa, anayasanın 1961 ve 1982’de olduğu gibi “ihtilâl sonrası askerler tarafından oluşturulan kurucu Meclisler tarafından değil, demokratik bir hazırlık sürecinin ardından kabul edilmesi” olarak kabul ediliyor. Bunun için Anayasa’nın, toplumun değişik kesimlerinin taleplerini karşılayan bir metin olarak hazırlanması ve demokratik seçimlerle oluşturulmuş Meclis tarafından ya da halkoyuyla kabul edilmesi gerekiyor.
Bunun için hazırlık çalışmasını yürüten heyetlerin ihtilâl dönemini çağrıştıran ve sivil anayasa görüntüsüne zarar verecek bu maddelerini ayıklamaları gereklidir.
Zira, sivil anayasa sivillerin hazırlaması ile sivil olmaz. İçeriğinin de sivil olması gerekir.
***
İkinci temas etmek istediğim konu da, anayasada başörtüsü ile ilgili bir bölümün olup olmayacağı konusudur.
Bilim adamları heyetinin hazırladığı metinde kılık-kıyafet serbestliğinin yeni hazırlanacak anayasaya ilâve edildiği bildirilmiştir ve iki ayrı metin şöyle sıralanmıştı. Mevcut anayasanın 42. maddesindeki “Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” cümlesinin “Kimse eğitim ve öğrenim hakkından kılık kıyafeti nedeniyle alıkonulamaz” veya “Eğitim öğrenim kurumlarında kılık-kıyafet serbesttir” cümlelerinden birisinin anayasa metnine konulabileceği söylenmişti.
Ancak, Dengir Mir Mehmet Fırat, yeni anayasada “Türbanla üniversiteye gireceksiniz diye anayasa’da bir hüküm yer almaz” diye açıklama yaparak bunun yönetmeliklerde var olduğunu dile getirdi.
Ancak unutmamak gerekir ki, yıllardır devam eden başörtüsü yasağı Anayasa Mahkemesinin bir yorumuna dayanılarak yürütülüyor. Üniversite kayıtlarının yapıldığı şu günlerde de bu yasağın katılaşarak devam ettiğini görüyoruz. Bundan dolayı yasağın artık bitmesi için anayasada bu konunun yer alması gerekiyor. O zaman yönetmeliklerin de ona uygun olması gerekecektir. Mesele bu yolla çözülebilecektir.
Ayrıca, Fırat’ın “Kılık-kıyafetle ilgili düzenleme yapılamaz. Tatbikatla hukuku karıştırmamak lâzım” dedikten sonra “O zaman etek boyu ne kadar olura kadar gidersiniz” türü beyanları hadisenin hafife alındığını da gösteriyor.
***
Özetle, anayasa birilerine şirin gözükmek, bazı çevrelerin tepkisini en aza indirmek ya da o çevrelere yaranmak adına değil, halkın ihtiyaçlarını karşılayacak, özgürlükleri alabildiğine genişleten bir üslûpla hazırlanmalıdır. Çünkü anayasa devlet için değil, insanlar için yapılır. Hazırlanırken de toplumun bütün kesimlerinin görüşleri alınmalı, aceleye getirilmemelidir. Yasakları değil, özgürlükleri, hak ve hürriyetleri koruyan bir metin olmalıdır. Yoksa, hazırlandıktan sonra 71 sefer de yama yapsanız, tutmuyor, tutmadı da…
07.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|