Ölüm için ‘hazimu’z lezzat’ denilir. Yani ölüm, lezzetleri öldüren bir hazim veya hadimdir. Ölüm geldiğinde dünya ve lezzetleri gider. Bundan dolayı Efendimiz (asm) ölümü çok anmamızı tavsiye eder. Zira ölümü anarak dünyanın geçici bir zilâlzar yani gölgegâh olduğunu derk ve fark ederiz.
Dünyaya lezzet almaya gelmedik, zira dünyanın lezzetinin sadakati yoktur. Dünya karşısında en güçlü insanlar ona metelik vermeyenlerdir. İnsanı daima hayal kırıklığına uğratır. Bundan dolayı, dünyaya karşı uyanık olmamız yani sahiv halinde olmamız istenir. Dünyaya karşı uyanık ve mütayakkız ve sahiv halinde olabilmemiz ise ancak ve ancak ölüm gerçeğini anlamamıza bağlıdır. Onu hatırladığımızda dünya saadetinin adeta bir serap olduğunu hatırlarız. Bu da onun tuzak dolu işu nuşuna rukün etmemizi veya kendimizi salmamızı engeller.
Lezzetleri yıkan ölüm ise medeniyetleri yıkan da kadındır. Kadın dünyanın ikizi gibidir. Amiyane ile azı karar çoğu zarardır. Hem güç, hem zaaftır. Medeniyetlerin en hassas ve kırılma noktasını teşkil eder. Kadın islâmın öteki adıdır. Dindar, İslâm kıvamında nasıl eşsiz olursa; bozulduğunda ise nasıl türevinin en bozuğu oluyorsa kadın da öyledir. Medeniyeti hem kurar, hem yıkar. Adeta medeniyetlerin ölümüdür. Lezzetlerin ölümü ve katili ölüm ise medeniyetlerin ölümü de kadındır ve çoğu kez kadın elinden gerçekleşmektedir. Kadın kabından çıktığında tiryak iken ağu halini alır. Bundan dolayı sistemin en zayıf ve en kuvvetli noktası kadındır. Adeta sigortasıdır. Bu itibarla, sistemi konsolide etmek ancak kadın üzerinden mümkündür. Kadını ihmal eden hiçbir sistem ayakta kalamaz. Her sistemin zayıf ve güçlü noktası kadındır. Bunun dışında her söylenecek söz zaiddir.
Son sıralarda Müslüman kadının bozulması İslâm toplumunun bozulmasının nişanesidir. Kadın bozulduğunda aile bozulmuştur, aile bozulduğunda toplum bozulmuştur ve toplum da bozulunca üst yapı siyaset de çöker. Bu itibarla, İslâm dünyasına modernizm ve liberalizm kadın yoluyla girmiştir. Aracısı kadın olmuştur. Özgürlük kavramı da aynı şekilde daha ziyade kadın üzerinden ithal edilmiştir. Kasım Emin’in Tahrirü’l mer’e yani kadın emansipasyonu veya özgürlüğü kitabı bunun tarihi şahit ve dayanaklarından birisidir.
***
Hâlâ da Nazife Şişman’ın da ifade ettiği gibi Amerikan modernizminin Ortadoğu’yu dönüştürme araçlarının başında kadın emansipasyonu gelmektedir. Cheney’in kızları bu projenin başındadır. Maddî ve fizikî işgalin başında Cheney manevî ve kültürel işgalin başında da kızları vardır. Yine sömürge valisi Halilzad ve eşi Charly Benard da aynı doğrultuda işbölümü yapmışlardır. Bütün bunlar şüpheye mahal bırakmayacak bir şekilde kadının önemini ortaya koymaktadır.
***
İngiliz tarihçi Toynbee’nin kadınla ilgili kehanetine gelecek olursak. O da Batı medeniyetinin zayıf karnının kadın olduğunu ve kadın üzerinden çökebileceğini öngörüyor. Yani kadın üzerinden İslâm dünyasını çökertmek isteyen planlamacılar ve sosyal ve siyasî mühendisler aslında yanlış planlama ile topyekün Batı medeniyetini çökertiyorlar. Farkında bile değiller. Kur’ân-ı Kerim’in ifadesiyle ‘keennehüm yühsinune sün’an’ sanki bunu yaparken de güzel bir şey yaptıklarını vehmediyorlar. Ne gezer!
***
Toynbee çağa tanıklık sadedinde şunları söyler: “Ben tam 21 medeniyeti inceledim ve etüd ettim. Zaaf ve kuvvet noktalarını çıkardım. Bu 21 medeniyetinin ortak batış noktaları veya nedenleri aynıydı. Kadın evinden çıkmış, lezzet ve eğlencenin esiri olmuş, zevklerin anaforuna batmıştı. Evi yerine gece kulüplerine tavaf eder hale gelmişti...” Çocuk şefkati ve eş sevgisi yerine narsist bir şekilde bedenine tapınıyordu. Böylece kendisi bir sembol olarak kıymetten sakıt olduğu gibi, toplumunu da kendisiyle birlikte helâket ve felâkete sürükledi.
Türkiye de artık Laila gibi mekânlarla anılıyor. Evet, Efendimiz ahirzamanın iki müfsit unsurundan bahsetmiş ve adını koymuştu; kimi kadınlar ile kimi Yahudiler. Şimdi ikisi de tabu.
06.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|