Ersin Bayraktar:
* “Hıristiyan bir arkadaşım var... Geçen gün din konusunda sohbet ederken bana harre adı verilen bir olaydan bahsetti... Hadis ilmi almadığım için cevap veremedim ve biraz süre istedim... Anlatılan olay şöyle: Bir gün Hazret-i Peygamberimize iki kişinin deve hırsızlığı yaptığı haberi ulaştırılır... Peygamberimiz ‘Yakalansın, elleri ayakları çapraz kesilsin, gözleri oyulup çıkarılsın’ şeklinde emir veriyor(!)... Emir uygulanıyor ve adamlar harre denilen yere götürülüp terk ediliyor... Adamlar susuzluktan can veriyorlar... Buhari, Zekat/68, Cihad/52; Tecrit/Vudu, hadis 172; Müslim, Kesame/9-14, hadis 1671; Ebû Davud, Hudud 3, hadis 4364-4371; Tirmizi, Ebvabu\’t-Tahare/55, hadis 72-73; Nesei, Tahrimü\’d-Dem/7; Ibn Mace, Hudud/20, hadis 2578-2579... hadislerinde de olaya değinildiği söyleniyor... Bu olay tabiî ki böyle değildir... Ama ilmini almadığım için cevap vermekte zorlandım... Lütfen Allah rızası ve dini için bana yardım eder misiniz? Belki de bu vesile ile bir kişinin kalbini İslâm’a kazandırmış olacaksınız... Allah razı olsun.”
İslâm’ı ve Hazret-i Peygamberi (asm) karalamak isteyenler bu Hıristiyan arkadaşımıza olayı çok eksik anlatmışlar. Oysa kaynak verdiği yerlere sıhhatlice ve insaflıca bakma fırsatı olsaydı, olayın bir hukuk olayından ibaret olduğunu anlamakta zorluk çekmeyecekti.
Olayın doğrusu şöyledir:
Hicretin altıncı senesinde Ukl ve Ureyne kabilelerinden bir kaç hasta, benizleri solmuş, karınları şişmiş olarak Peygamber Efendimiz’in (asm) yüksek huzuruna geliyorlar ve Müslüman olduklarını söylüyorlar, şehadet kelimesi getiriyorlar. Peygamber Efendimiz’e (asm) İslâm’ı tasdik etmek ve emirlerini yaşamak üzere biat ediyorlar.
Ardından Peygamber Efendimiz’e (asm):
“Ya Resulallah! Biz fakir ve yoksul kimseleriz. Bizi barındır, yedir, içir” diyorlar.
Peygamber Efendimiz (asm) de onların Ashab-ı Suffe yanında kalmalarını emir buyuruyor.
Adamlar bir süre burada, Ashab-ı Suffe yanında ikamet ediyorlar.
Fakat bir süre sonra buranın havası hastalıklarına uygun gelmiyor ve adamlar Peygamber Efendimiz’in (asm) huzuruna çıkarak:
“Ya Resulallah! Biz çölde yaşamaya alışmış koyun ve deve sahipleri idik. Biz çayırı, çimeni, bağı, bahçesi bol yerde yaşamaya alışık değiliz. Medine’de ikamet hoşumuza gitmiyor. Develerinizin bulunduğu yere çıkmamıza izin verseniz…” diyorlar.
Peygamber Efendimiz (asm) de bunların ihtiyacını görmek için, hazineye ait bulunan sadaka develerinin yanında çoban Yesar ile birlikte kalmalarına izin veriyor. İzin verirken de:
“Develerin sütlerini bol bol içiniz. İyileşirsiniz” buyuruyor.
Adamlar Çoban Yesar ile birlikte develerin yanında kalmaya başlıyorlar. Burada develerin sütlerini içiyorlar ve iyileşiyorlar. Burada sıhhate kavuşuyorlar. Burada vücutları sağlamlaşıyor.
Buraya kadar her şey gayet güzel, her şey adamların lehine gelişiyor. Başta Peygamber Efendimiz (asm) olmak üzere sahabeler adamlara yardım etmek için neredeyse seferber oluyorlar.
Fakat adamlar bu noktadan sonra, develerin yanına varınca, çoban Yesar’ı yalnız bulunca ihanete soyunuyorlar. 1-İrtidad ediyorlar. Yani dinden dönüyorlar. (İç yüzlerini bilemeyiz; belki de hiç inanmamışlardı da, kötü niyetlerini gerçekleştirmek için inanmış gözükmüşlerdi.) 2-Çoban Yesar’ın ellerini ve ayaklarını çapraz kesiyorlar. Gözlerini diken batırarak çıkarıyorlar. Dilinin altına diken sokuyorlar. Ve Yesar’ı ölüme terk ediyorlar. Çoban Yesar ölüyor. 3-Develeri de gasp ediyorlar. Önlerine katıp sürüp gidiyorlar.
Peygamber Efendimiz (asm) de bu haydutların arkasından adam koşturuyor. Haydutları yakalatıp getirtiyor. Ve tıpkı Yesar’a yaptıkları gibi ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesini, gözlerinin çıkarılmasını ve nihayet Hare denilen siyah taşlıkta ölüme terk edilmelerini emir buyuruyor.1
Bu olay üzerine şu âyet nazil olmuştur: “Allah ve resûlüyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası şudur: Öldürülürler yahut asılırlar yahut elleriyle ayakları çaprazlamasına kesilir yahut bulundukları yerden sürülürler. Bu onlar için dünyada bir rezilliktir. Âhirette de onlara büyük bir azap vardır.”2
Olay böyle. Olayda zulüm yok, adalet var. Hukuk var. Toplumda Çoban Yesar’ların hakkı ve hukuku aranmazsa nice haydutlar, nice masumlara zarar verirler. Bu suçlara çağımızın hukuku ne diyor; bu Hıristiyan arkadaşımız bunu da sorup soruşturursa, burada adaletten başka bir şey olmadığını görecek ve hukukun kestiği parmak acımaz diyecektir.
Dipnotlar: 1- Buhari, Tecrit Tercümesi, 1/181, 182 2-
06.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|