Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Peki, ne yapmalı?



Kemalist veya laik kesimler ideolojiden arındırılmış renksiz bir anayasaya karşı çıktılar. Referans sisteminin olması gerektiğinde ısrarcılar. Ben de referans sisteminin olmasından yanayım. Ama doğru referans sistemi. AKP’liler galiba herkesi kendileri gibi zannettiler. Renksiz ve tanımsız. AKP heyula gibi tanıma gelmeyen; muayyen karakteri olmayan bir parti. Bu itibarla, kendi yolunu tayin edememiş ve bulamamış bir parti halka nasıl bir yol bulacak veya rehberlik yapacak? AKP’li dostlarımızla anlaşamadığımız temel bir nokta var. O konuda hem onlar, hem de ben haklıyım. Ama onların gördüğünü ben görüyorum, onlar benim gördüğümü göremiyor ya da görmek istemiyorlar. Aramızda sical halinde, yani diyalektik bir tartışma var. Ben de onlar gibi AKP’nin alternatifi olmadığını görüyorum, ama artı olarak gördüğüm husus, AKP’nin de alternatif olmadığıdır. Onlarınki insiyaki, benimkisi ise muhakeme süzgecinden geçirilmiş bir tespit. Yani öteki renkleri reddederken, kendisi de renksizleşiyor. AKP’nin bu halde alternatifi yok, ama kendisi de alternatif değil. Başka bir ifade ile anlatmak icap ederse; şu anda başka bir yol ve seçenek yok, ama o yol da çıkmaz ve kapalı. Dolayısıyla bu bir çözüm değil, çözüm suretinde yanılsama. Tihi Beni İsrail gibi. O halde ne yapmak gerekiyor? Bu çıkmaz sokak karşısında bana sorulan temel soru da bu. ‘Sen bize çıkar bir yol bırakmadan, o halde sen kendi çözümünü söyle?’ Ben çözümün kolay olmadığını ve kolaycılık hiç olmadığını söylüyorum. Aslında kolaycılık işi daha da zorlaştırıyor ve ağırlaştırıyor. Geleceğimizi tüketiyor. Hem İbnü’l Cevzi’nin Hasan el Basri ile ilgili kitabında ondan menkul anlattığı gibi, hem de Abdulkadir Geylani’nin hikmetli sözlerinden birisi, temenniyatın cehennemde bir vadi olduğudur. Burada boş hülyalara dalmamak gerektiği ifade ediliyor. Temenni serap gibidir. Vaha zannettiğiniz yer, birden çöle dönüşüverir. Bundan dolayı Kur’ân-ı Kerim’de ifade edildiği gibi, insana ancak çalıştığı ve kazandığı kadarı vardır. Onun ötesindeki temenniler ve kolaycı formüller ve kadrolar belki günü kurtarırlar, ama gelecek hesabına ve geleceği yeme ve kaybetme hesabına…

***

Binaenaleyh yapılması gereken şey, temellerin tamiratıdır. Bu da, ancak kolaycılıktan arınarak, vazgeçip yeni bir yol açmakla mümkün. Bu itibarla, bu görev; yeni bir yol açma görevi de topyekün olarak milletimize düşüyor. Herhalde bütün yolları tükettikten sonra zor olanı başaracak ve kolaylıktan uzak yeni bir yol ve çığır açacak. İster istemez AKP’nin günleri sayılı ve zaman içinde kendisini tükenen yollar arasında yerini alacaktır. Zira yöntem yanlışı ve bunun getirdiği kimliksizlik nedeniyle aşınmalar yaşayan AKP ve benzeri oluşumların iktidarları döneminde, sûreta dindarlar iktidarda görünseler bile, dindarlık içerik ve muhteva olarak giderek zayıflıyor. Calut ve Talut kıssasında nehirden su içenler gibi hamle ruhunu kaybediyor. Yine kemmiyet arttıkça (bazı alan arama ve taramaları kemmiyet noktasında da kırılma yaşandığını ortaya koyuyor) keyfiyette irtifa kaybediliyor. Mensubu kadroların aşk ve şevkleri azalıyor. İlgi kayması yaşanıyor. Maneviyat ve mukaddesat yerine alâka dünyevî olana kayıyor.

***

Çıkış kapısı göstermiyor diyenlere çıkış kapısı, sabitelere yeniden dönüş ve değerlerimizi yenideni ihya etmektir. İnsan içeriden baktığında bir takım gerçekleri göremiyor. Profesyonel körlüğü arız oluyor. Dolayısıyla birilerinin gözlem kulesinden olan biteni gözlemesi gerekiyor. Günümüzde gözlem kulesinden bakan Molla Kasım’ların yokluğunu yaşıyoruz. Böyle olunca kitleler sürüleşiyor ve canlılığını kaybediyor. Kitle psikolojisi ile koyunlar gibi hep birlikten yardan atlıyor, ama bunun farkına bile varamıyor. Biz bu durumda çözümün temellerin ihyasına bağlı olarak tabanın yenilenmesi olduğunu ifade ediyoruz. Görev her zamankinden daha da zor ve kutsal. Sarsılan manevî altyapıyı yeniden tahkim etmek. Aksi taktirde, kırılma siyaset noktasında kalmayacak ve onun da ötesine taşarak temeli ve içtimaî altyapıyı da esareti altına alacaktır. Evet, milletimiz yeni bir yol açmakla mükelleftir. Eski hal muhal ya yeni hal, ya da izmihlal...

26.08.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (25.08.2007) - Dereceden derekeye

  (24.08.2007) - Dereceden derekeye

  (23.08.2007) - Püf noktası

  (22.08.2007) - Hem özde, hem de sözde

  (21.08.2007) - Sophia Loren tarzı

  (20.08.2007) - Hollywood tarzı hicap

  (19.08.2007) - Rusbaşı ve Kelly tarzı

  (17.08.2007) - ‘Yolcu sarhoş, hancı sarhoş’

  (16.08.2007) - 1987'den beri...

  (15.08.2007) - ‘Demokratik başörtüsü’

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri