Bu yazıyı, seçim sonuçlarını bilmeden yazıyorum. Ama ne olmuş, futbol kurallarını bilmeden maç yorumu da yazabilirdim. Yahut yurtdışına hiç çıkmadığım halde, “Dünyanın hiçbir yerinde” diye başlayan yazılar yazmam da mümkündü.
Hukuktan bahsedip, işine gelmeyince “Ama ben hukukçu değilim ki” diyecek kadar Nasreddin Hoca fıkralarına aşina bir yazı da kaleme alabilirdim.
Türkiye anayasasını bile bilmediğim halde, “karşılaştırmalı anayasa hukuku” dersi verebilirdim okuyucularıma.
Yakın tarihi bilmeden, yakın tarih hakkında atıp tutabilirdim de.
“Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi” dersinde okuduklarımı, duayen seviyesinde tarih bilgisi diye pazarlayabilirdim.
Edebiyatı, lisedeki “Türk Dili ve Edebiyatı” dersinden aklımda kalanlar kadar bilmeme rağmen, dil bilgisi dersi verebilirdim okuyucularıma. Roman uyarlaması filmleri romanın kendisi zannederek, edebiyat eleştirisi yapabilirdim. Yerine göre meteoroloji uzmanı kesilir, yerine göre deprem uzmanı; gelecek günün hava, gelecek senenin deprem durumunu bildirebilirdim.
İslâmın şartlarından bile bihaber olduğum halde, “Yüce dinimizde asla yeri yoktur” gibi cümleler kurmakta hiçbir sakınca görmeyebilirdim.
Gözüm namazda olmadığı halde, kulağım ezanda olup; “Ne gerek var bu kadar alarmlı cep telefonu varken ezana” diye bir makale yazmak da zor olmazdı.
Ekonomiden anlamasam da, ekonominin son derece iyi gittiğini söyleyebilirdim.
Borsa bilgimle, kardiyoloji bilgim arasında bir fark olmadığı halde, borsanın iniş çıkışlarını yorumlamaya kalkmayı normal karşılayabilirdim. Mücadele gördüğüm hayata dair, aşk ve sevgi düzleminde dokunaklı denemeler yazabilirdim.
SMS göndermekle ibaret bilişim bilgime dayanarak, teknoloji üzerine kalem oynatabilirdim.
Ama sadece ve sadece seçim sonuçlarını bilmeden bir yazı yazıyorum.
Ve üstelik seçim üzerine de yazmıyorum.
23.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|