Gaflet karanlığı içine dalmış olan duygularımızı aydınlık dünyalara açabilmek için her an uyarılma ihtiyacı içinde bulunmaktayız. Bizleri ikaz eden uyarıcılara karşılık, basiretimize perde çeken, gözlerimizi gerçeklere kapatan kışkırtıcılar oldukça fazla bir miktarda bulunmaktadır dünyamızda ne yazık ki...
İmanın hava-i nesimi içinde huzur bulan ruhumuzu karanlıklarla ve çirkinliklerle buluşturmak için büyük çaba gösteren gayretkeş şeytanlardan insanlığımızı kurtarmak hiç de kolay olmamaktadır. Büyük bir manevî buhran içinde olan toplumun kalpleri karartan yaşantılarından etkilenmemek çok zor olmuştur zamanımızda...
Nefsin, cazibesine kapıldığı günah görüntülerle hayatımıza hâkimiyet kurmaya çalışması karşısında büyük bir sebata ihtiyacımız bulunmaktadır. Büyük bir çekişmeye sahne olmaktadır yaşantımız. Bir taraftan bizleri dünyaya var güçleriyle çeken geçici güzellikler, diğer taraftan dünyanın fani olduğunu bize hatırlatan gelişmeler...
Sabır göstermeyip de nefsimizin bütün arzularını dünyanın fani lezzetleriyle tatmin etmeye çalışırsak, günü kazanmış gibi görünsek bile, geleceği kaybetme yolunda talihsiz bir adım atmış oluruz. Hazır lezzetlerin cazibesi geleceğimizin önünü kesmekte, asıl güzelliklere kavuşma imkânımızı ortadan kaldırmaktadır.
Bir insan olarak dünyaya gönderilişimizin yüce maksadını sıkça düşünmekle kendimizi Rabbimize teslim etmek zorundayız. Bizlerin emaneten bu dünyada yaşadığımızı, hayatımızla birlikte bütün duygularımızın ve maddî-manevî bütün değerlerimizin aslında bizim olmadığını, var olan her şeyin bizlere emanet olarak verildiğini düşünmeye başladığımız zaman, insanlığı büyük bir tehdit altında bulunduran tehlikelerden kurtulmamızın mümkün olabileceğini anlayabileceğiz.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Yüce Resûlün (asm), bizleri huzur iklimlerine çağıran hayat düsturlarını görmemek veya gafletli hallerden dolayı görmezlikten gelmek kadar insan için acı bir kayıp olamaz şüphesiz.
“Eğer dünyanın Allah yanında bir sinek kanadı kadar değeri olsaydı, kâfirleri bir an bile dünyada yaşatmazdı” mânâsına gelen, bizlere önemli bir ikaz olan bu ifadeler, ne kadar da ehemmiyetsiz metaların peşinde ömür tükettiğimizi bizlere hatırlatmaktadır. Dünyanın fani değerlerinin kalbin alâkasına değmediğini en güzel bir şekilde ve bizzat yaşayarak insanlığın medar-ı iftiharı olan Habibullah (asm) bizlere göstermiştir.
Peygamber Efendimiz ki, (asm) yaratılış ağacının hem çekirdeği, hem de meyvesidir. Hakikat-ı Muhammediye (asm), kâinatın yaratılış sebebidir. Rabb-i Rahim, o Yüce Resûl’e “Sen olmasaydın bu kâinatı yaratmazdım” şeklinde seslenmesine rağmen, o en mükemmel varlık (asm), dünyayı sevmemiş, dünyanın zevk ve lezzetlerinden uzak kalmış ve bizlere de bunu tavsiye etmiştir.
Makam-ı Mahbubiyet’in nurundan faydalanmak isteyen bütün kâmil insanlar dünyaya beş para ehemmiyet vermemişlerdir. Bu dünyada sadece dünyanın fani değerleri için hayat sürenlerin madde ve mânâlarıyla bu dünyada anılmamaları, diğer taraftan dünyanın maddî değerlerini, zevk ve lezzetlerini, makam ve mevkilerini elinin tersiyle reddeden insanların hatıralarının insanlar nezdinde yaşanması bizlere bir şeyler anlatması lâzım değil mi?
Düşündükçe hayıflanmamak mümkün değildir. Bizler ne kadar da çok mânâsız şeylerle kıymetli zamanlarımızı geçirmekteyiz. Her vakit karşılaşabileceğimiz vefiyâtların bize anlattığı gerçeklere kulaklarımızı tıkamanın şaşkınlığıyla hayatımızı gaflet içinde geçirmekteyiz ne yazık ki...
Nerede, daha dün veya önceki günlerde onlarla birlikte hayat sürdüğümüz sevdiklerimiz? Onların ölüm vakıasıyla bu dünya hayatına “elveda” demeleri, bizlerin de bir gün aynı şekilde bu dünyadan ayrılacağımızın kesin bir delili değil midir? O halde neden Rabbimizi razı etmeyi, hayatımızın en ehemmiyetli gayesi yapmıyoruz? Ondan başka bize kurtuluş nasip edebilecek güç yoktur ki...
Onun rızası dairesinde yaşamaktan daha insanca bir yaşayışın olmadığı kesin değil midir? Eğer, başka bir insan olma ve insan gibi yaşama alternatifi olsaydı, dünyalarını cehennem haline getirenler mutlaka o yola baş vururlardı. Rabb-i Rahimin bizlere, rızası dairesinde yaşama şuurunu vermesi temennisiyle...
23.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|