Kaçırılmaz kampanya...
Yeni açılan herhangi bir marketin açılış günündeki izdihama çoğumuz şahit olmuşuzdur.
Bu izdihamın temel sebebi genellikle: ‘Acaba, ucuz ve hesaplı herhangi bir ürün ve mal kapabilir miyim?’ şeklindeki düşüncelerdir. Tabiî ki, ‘merak’ faktörünü de unutmamamız gerekir.
Herkes o gün, merakını gidermek ve–varsa—kendisine uygun hesaplı bir şeyler ‘kapmak’ için çeşitli sıkıntılara katlanır. Hatta, bazen ezilme, bazen de boğulma tehlikesine rağmen bu faaliyetinden vazgeçmez. Erken saatlerde kuyruğa girip ön sıralarda bir yer elde etmek için bütün gayretini sarf eder.
Çoğumuzun yaptığı bu hareket, üç-beş günlük dünya hayatımızı rahatlatmaya yönelik bir eylemdir.
Dünya hayatımızın rahatlığı için çaba göstermemiz elbette hakkımız. Çoluk çocuğumuzun iâşe ve geleceği için gayret göstermemiz elbette görevimiz. Hatta insanlığın huzur ve saadeti uğruna yapacağımız her çalışma kendi çapında bir ibadet değerindedir. Bütün bunlar apayrı konular.
Kampanyamıza dönecek olursak… Marketlerin açılışındaki izdihamın temel sebebi olarak vurguladığımız hesaplı alış veriş, indirim oranına göre rağbet görür:
“Yüzde elli indirim…”
“Bir alana bir bedava…”
“Dört al, üç öde…”
“Peşin peşin al, taksit taksit öde…”
“Şu ürünü alana, şunlar bedava…”
“v.s… v.s…”
Bütün bu ifadeler halkın ilgisini çekmek ve satışları arttırmak için kullanılır. Hatta değişik ve cazip ifadeler bulmak amacıyla reklâm ajansları kurulur ve ilgi çekme uğruna her türlü çareye başvurulur.
Peki ya şöyle bir kampanyaya ne dersiniz:
“Bir alana on bedava…”
“Bir alana yüz bedava…”
“Bir alana bin bedava…”
“Bir alana yüz bin bedava…”
Nasıl? İndirim oranlarını beğendiniz mi? Yoksa inandırıcı gelmedi mi size?
“Hani, nerede o market? Bu kampanyalar hangi ürünler için düzenlenmiş?” dediğinizi duyar gibiyim.
Efendim, market hayâlî değil gerçek; üstelik yirmi dört saat hizmet sunuyor. Mesâi sınırlaması yok; her zaman açık… Kampanyalar da doğru.. Hatta bilemediğimiz nice oranlar var. Sürpriz hediyeler de mevcut.
İşin güzel tarafı, alış verişlerde sayı kısıtlaması ve sınırlaması da yok. Ezme-ezilme ve boğulma tehlikesi geçirmek yok.
Evet, Üç Aylar Marketi 16 Temmuz 2007 tarihinde “1 Recep” startı ile açıldı. Her dakika kampanya… Her gün kampanya… Her gece kampanya… Özel gecelerde çok özel kampanyalar…
Kur’â’nı okuyup anlama ve yaşama kampanyası…
Sadaka ve zekât verme kampanyası…
Kendimizi sorgulama kampanyası…
Yoksulları ‘hatırlama’ kampanyası…
Anne ve babamız başta olmak üzere akrabalarımızı ‘görme’ kampanyası…
Toplumsal kaynaşmayı sağlama kampanyası…
Öğrenci ve eğitime destek kampanyası…
İbadetlerimizi daha bilinçli yapma kampanyası…
Dürüst olma, muhatabımızı aldatmama ve dosdoğru olma kampanyası…
Hileden, riyadan ve yalan-dolandan uzak durma kampanyası…
Kampanyaların listesi uzatılabilir... Bunlar, sadece örnek kampanyalar…
Gerçekten, hayırlı bir iş yapana on, yüz, bin, on bin ve yüz bin katıyla sevapların kazandırıldığı bir mevsimdeyiz. Bu arada İlâhî rahmetin sınırsızlığını hatırlayalım ve sevap katlarının çok daha fazla olabileceğini de ifade edelim.
Bu gün ve gecelerin yüce Allah katında ayrı bir önemi vardır. Bu bakımdan, fırsatları kaçırmayalım.
Efendim, bir haftadır devam eden bu kampanyadan ne kadar nasiplendik. Regaip Kampanyası bize ne kazandırdı? Neler elde ettik?
Muhasebemizi ihmal etmememiz temennisiyle…
|
Kelime çiçekleri
Kelimeler iç dünyamızın sûret giyerek dışa yansımasıdır. Düşüncelerimizin, duygularımızın ifadesidir. Gönüllerimizde pişenin dışarıya aktarılmasıdır. Yani kullandığımız kelimeler bizim aynamızdır. Şiirler, mektuplar, şarkılar kelimelerden oluşuyor. Hüzünlendiren de kelimeler, güldüren de. Muhabbete dâvet eden de kelimeler, her şeyi sevdiren de.
Güzel görüp güzel düşünenlerin de ağzından güzel kelimeler çıkar. Konuşurken adeta kelimeler çiçek açar dilinde. Halk arasında güzel konuşan insanlar için “konuştukça ağzından bal damlıyor” ya da “konuştukça ağzından güller saçılıyor” denir ya. Her şeyi güzel gören insan, her şeye muhabbetle baktığı için kullandığı kelimeler de çirkinlikten, bencillikten uzak bir sûret alır. Artık o dil hep güzellikleri anlatır. En güzel sıfatlarla hitap eder yakınlarına.
Gelişigüzel kullanılan kelimeler yorgun düşer, tükenir. Bir kıymet ifade etmez bir zaman sonra. Özenle seçilmiş, anlamlı kelimeler ise asırlarca unutulmaz, ayakta kalır. En güzel mektuplar, en güzel kelimelerle yazılmış mektuplardır. Yıllar eskitemez onları. Defalarca okunsa ilk günkü sıcaklığını, tazeliğini korurlar.
Her şeye kıymet veren de kelimeler, bir şeyi kıymetsiz hale getiren de. Kelimeler âsî, kelimeler yumuşak huylu, kelimeler merhametli… Küstüren de kelimeler, barıştıran da. Kilitli bir kalbin kapısını aralayan da kelimeler.
O yüzden mânâlı olmalı kullandığımız kelimeler. Kelimeler kavga için değil, muhabbet için olmalı. İncitmemeli, üzmemeli kelimeler. Her kelime, karşı tarafa bir çiçek olarak iletilmeli.
“Gelin gülle başlayalım atalara uyarak,
Baharı kollayarak girelim kelimeler ülkesine.”
Sezai Karakoç’un bu mısralarında dile getirdiği gibi, biz de ecdadımıza uyarak, onları örnek alarak her söze gül ile, muhabbet ile başlarsak kelimeler ülkesinde mevsim hep bahar olur. Hep gül bahçelerinde dolaşırız. Gözler birbirine muhabbet ile bakar. Karşılıklı anlayış, saygı, sevgi, birlik, beraberlik, dayanışma artar.
Zor değildir aslında kelimeleri çiçeklere dönüştürmek. Bunu başarabildiğimiz zaman belki de “kelimler kifayetsiz” diye bir şikâyetimiz de olmayacak. Muhabbete adanmış kelimeler nasıl kifayetsiz kalır ki? Durmadan akan bir çağlayan gibi olur. Uçsuz bucaksız bir derya gibi olur. Hiç bitmeyen bir bahar ülkesinin durmadan yenileri açan çiçekleri gibi olur kelimeler.
|