“Genç kalma, sağlıklı yaşama” gibi kavramlar, adeta çağımızın sembolleri haline geldi. Hemen her gün, konu ile ilgili ‘uzman’ların beyanları, teklifleri ve ‘liste’leri medyada yer alıyor.
Tempo dergisi de, uzmanların beyanlarına dayanarak “Genç kalmanın 20 yolu”nu sıralamış. Tabiî ki farklı sıralamalar yapılabilir, ama ortada bir gerçek var: Bütün bu ‘liste’ler, genel anmalıyla “İslâmın emirleri”yle örtüşebilen tavsiyelerden oluşuyor. Ya da şöyle diyebiliriz: “Gerçek uzman”ların tavsiye ettiği ‘sağlıklı yaşama’ sırları, İslâmın emirleriyle çelişmez!
“Genç kalmanın 20 yolu”ndan bazıları şöyle sıralanmış:
*Sigarayı bırakın, *Kilolardan uzak durun, *Beyin ‘egzersizi’ yapın, *Gözlerinizi koruyun, *Güneşten korunun, *Dostlarınızı unutmayın, *Pozitif olun, gülün, *Haplardan uzak durun. (Tempo, 5 Nisan 2007)
Uzmanların sıraladığı her bir madde, farklı şekilde yorumlanabilir. Bilhassa “gözleri” korumak ve “güneşten korunmak” konusunda farklı bir yaklaşım yapmak da mümkün. Düne kadar müstehcenliği teşvik ederek insanları plajlara sürükleyenler, bugün bu tavrın bir şekilde yanlış olduğunu itiraf etmiş olmuyorlar mı? Meselâ, hem saatlerce güneş altında yatıp, hem de güneşten korunmak mümkün müdür? Sağlık için güneşten korunmak gerekiyorsa, o halde uygulamadaki ‘plaj anlayışı’nda bir yanlışlık yok mu?
Gözlerin korunmasıyla ilgili tavsiyede de işin ‘gıda’ yönü dikkate sunluyor. Ancak bir nokta unutuluyor: Gözler, asıl ‘namahrem’den, ‘harama bakmak’tan korunmalıdır. Bugün itibarıyla ‘uzman’lar bu noktaya dikkat çekmiyor olabilirler. Ama madem akıl için yol bir ve ‘sağlık tavsiyeleri’ git gide ‘Sünnet-i Seniyye çizgisi’ne yaklaşıyor; yakın bir zamanda bu şekildeki tavsiyeleri de duyabiliriz.
“Beyin egzersizleri” konusunda da en iyi yolun ‘okuma’ olduğunu ve İslâmın ilk emrinin de ‘İkra/oku’ olduğunu hatırlayalım. Uzmanlar, tavsiyelerinde şöyle demiş: “Bunun için sürekli yeni şeyler öğrenmek, (...) sinir hücrelerini çalıştırmak gerekiyor. Ayrıca görme, duyma, dokunma, tatma, hissetme gibi duyular da hareket halinde olmalı.” (agd.)
Demek ki, ceddimizin her fırsatta Kur’ân okuması, hatimler indirmesi ve Kur’ân tefsirleri okuması boşuna değil. O halde bize düşen, Sünnet-i Seniyyeye göre yaşamak olmalı. Sünnet-i seniyyeye uygun bir hayat tarzı, ‘sağlık ve sıhhat’ için de gerekli.
Hal ve gidiş bunu gösteriyor...
*
Unutulmasın diye
Bir derginin, ‘geçen yıllarda bu hafta’ anlamındaki olayların hatırlatıldığı ‘Unutulmasın diye’ adlı köşesinde şu bilgi yer alıyordu: “8 Nisan 1949: Piyanist Feyzi Aslangil konyak içti, beğenmedi. Konyakla ilgili olarak Tekel hakkında konuşunca, ‘hükümetin manevî şahsiyetini tahkir’ iddiasıyla tutuklandı. Aslangil, 52 yıl önce bugün beraat etti.” (Tempo, sayfa: 12, sayı: 1009, 5 Nisan 2007)
Tabiî ki ‘konyak’ içip ‘Tekel’i eleştiren Aslangil’in ne dediğini tam olarak bilemiyoruz. Ancak bu uygulama “Tek parti iktidarı”nın icraat denizinden bir katredir ve iyi bir gösterge olarak kabul edilmelidir.
Bilinsin diye aktardık...
09.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|