Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Nisan 2007
Mehmet Fırıncı ve Mehmet Kutlular ; Mehmet Emin Birinci'yi anlattı...indirmek ve dinlemek için tıklayınız

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hakan YALMAN

Rakamlarla tefekkür



Varlık âlemi yaratılışında hikmetlerle dolu ve insan aklına algılarına hitap eden mükemmellik mesajları ile yüklü. Varlığın işleyişi ve insan idraki arasındaki idealize bağlantı şekli, insanın varlığın işleyişini kendi algı ve mantık kuralları çerçevesinde anlayabilme vasıtası matematik ve rakamlar olmalı. Günlük yaşantımızda her şey, büyüklük ve küçüklük ölçüleri, alış-verişler, zaman ve yer oryantasyonları hep rakamlarla şekillendirilmiş. Rakamlar adeta dünyanın yani mülk âleminin en önemli merkezi konumundaki kavramları.

Varlıkla irtibatımız noktasında hayati önemleri var. O yüzden az düzeyde de olsa matematik bilmeden sosyal hayatın idamesi mümkün olmuyor. Bu yüzden olsa gerek Âlemlerin Rabbi zaman zaman isimlerinin güzelliklerini matematik ölçülerle ifade edilen ve rakamların dili ile mükemmelliğin anlaşılabileceği bir tarzda ortaya koyuyor.

Bu konuyla irtibatlı olarak tarih boyunca ve özellikle matematiğin çok revaçta olduğu Eski Yunan Medeniyeti’nde varlık âleminde en ideal oranın ne olduğu sorusuna cevap aranmıştır. Yani bir doğruyu en ideal anlamda, iki parçanın birbirine oranı en iyi ya da en ergonomik, en optimum olacak şekilde nasıl bölünebilir? Eski Yunan’da bu sorunun cevabı için bulunan sonuç şu olmuş: Küçük parçanın büyük parçaya oranı büyük parçanın doğrunun bütününe oranına eşit olduğunda ideal oran bulunmaktadır. Bunun için boyu 1 birim olan bir doğru ele alalım ve bu doğru üzerinde söylediklerimizi matematik lisanı ile yani formül şeklinde ifade edelim.

A—————————————————————B——————————————————-C x 1-x

Yukarıdaki sözlü ifademizin karşılığında 1-x küçük parça, x de büyük parça olarak kabul edilirse, formülümüz:

1-x x————- = ————x1

Bu denklemin çözümünde ortaya çıkan sonuç:

x=1.6180339887498948482045868343653811772030917980576… olacaktır. Bu rakam altın oran adını almaktadır. Bu yukarıda bahsettiğimiz bir bütünün ikiye ayrılmasında en ideal rakam olarak bulunmuştur. Bu oran aynı zamanda Rabb’ül Âlemin’in bu âlemi bizlere hitap eder tarzda dizayn ederken kullandığı ve mutlak kemalini ve sonsuz cemalini matematik lisanı ile ifade ettiği bir vasıta olmuştur.

İnsanlarda, bitkilerde, hayvanlarda ve dünyada pek çok şeyin yaratılmasında bu oranın kullanıldığı gözlenmiş. Bu oran göze en hoş gelen şekillerin ortaya çıkması neticesini doğurduğu için “göz nizamının oranı diye de adlandırılmaktadır. Ay çiçeğinin merkezden dışarıya ya da soldan sağa doğru tane sayılarının birbirine oranı vermekte yine papatyada altın oran gözlenmektedir. İnsanın kafasındaki saçlar spiral şeklinde çıkmakta bu spiralin eğrilik oranı ya da eğrinin tanjantı altın oranını vermektedir. İnsan kolunda omuzdan dirseğe ve dirsekten bileğe olan mesafelerde, parmakların üst boğumunun alt boğuma olan mesafesinde, parmağın tamamının üst boğuma kadar olan mesafeye oranında yine altın oranın kullanıldığı gözlenmektedir. Mısır piramitleri gibi insanlık tarihinin önemli eserlerinde de meselâ tabanın yüksekliğine oranında altın oran gözlenmektedir. Mona Lisa, Aziz Jerome gibi tablolarda boyun ene oranı altın oranı vermektedir. Picasso’nun da Leonardo de Vinci gibi resimlerinde bu oranı kullandığı ifade edilmektedir. Çam kozalağının spirallerinde deniz kabuğunun eğriliklerinde, tütün bitkisinin yapraklarının dizilişindeki eğrilikte, eğrelti otunda bu altın oranın varlığı tesbit edilmiştir. Kısacası fıtri olan şekillerde sanki altın oran bir kural gibidir.

Fizikte de belirli sayıda dirençten maksimum verim elde etmek için eşdeğer direnci bulmak için yapılan hesabın sonucu 1.618 yani altın orandır. Salyangozun kabuğu bir düzleme aktarılırsa bu düzlem bir dikdörtgen oluşturur, bu dikdörtgen altın dikdörtgen olarak adlandırılmaktadır ve boyun ene oranı altın oranı vermektedir. Mazda, Toyota gibi araba markalarının dizaynlarında bu oranı kullandıkları ve eğimleri bu orana uygun şekilde verdikleri ifade edilmektedir. Yine Mimar Sinan’ın da eserlerinde bu oranı kullandığı ifade edilmektedir.

Bu oran Fi sayısı olarak bilinmektedir. İlk olarak kimin tanımladığı net değildir. Pisagor altın oranla ilgili olarak şunları söylemektedir: “Bir insanın tüm vücudu ile göbeğine kadar olan yüksekliğinin oranı, bir pentagramın uzun ve kısa kenarlarının oranı, hepsi aynıdır. Bunun sebebi nedir? Çünkü tüm parçanın büyük parçaya oranı, büyük parçanın küçük parçaya oranına eşittir.

Üzerine 1 eklendiğinde karesine eşit olan iki sayıdan biri 1.618033... yani altın orandır. Diğer sayı ise -0.618033 sayısıdır ve iki sayının virgülden sonraki kısımları aynıdır. Matematikte 1.618033... sayısına Fi 0.618033 sayısına fi denmektedir. Bu iki sayı arasında şöyle lâtif bir ilişki bulunmuştur:

Fi x fi = 1

Fi – fi = 1

Bu lâtif ilişkiler bu rakamların bire ya da vahdete, tevhide işaretinin matematik lisanı olarak dile getirilmesi şeklinde kabul edilebilir ve bu şekilde rakamları tefekkür ufkumuza taşıyacaklardır. Valığın genelinde gözlenen bu oran aynı elden çıkmışlığa ve aynı kudretin esrleri olduklarına sağlam ve matematik bilimi bir delil şeklinde kabul edilmelidir. Bu rakamları hayatı ve varlığı anlayabilip ilişkilerimizi düzenleyebilelim diye ihsan eden İlâhî kudretin aynı rakamlarla kendine işaret edişinin hoş bir örneği olmalıdır. Sir James Jane adlı bir fizikçi bu durumu şu cümleyle dile getirmektedir: “Yaratıcı, en büyük matematikçidir...” Şimdi Rabbimizin rakamlarla yazdığı şu şiire bir bakalım ve eğer gözlerimize inanamıyorsak hesap makinesi ile kontrol edelim:

12345679 x 9 = 111 111 111

12345679 x 18 = 222 222 222

12345679 x 27= 333 333 333

12345679 x 36= 444 444 444

12345679 x 45 = 555 555 555

12345679 x 54= 666 666 666

12345679 x 63 = 777 777 777

12345679 x 72= 888 888 888

12345679 x 81= 999 999 999

12345679 x 999 999 999= 12345678987654321

09.04.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.04.2007) - Muhabbet günleri

  (26.03.2007) - Varlığı anlamak kendini anlamaktır

  (19.03.2007) - Sevgi haftası

  (12.03.2007) - Biz anlayışı

  (05.03.2007) - Hür fikir ve cumhurun reyi

  (26.02.2007) - Zerreler neden titreşir?

  (19.02.2007) - Tevhid nazarı ve birlik ruhu

  (12.02.2007) - Allah’ı doğru tanımak

  (06.02.2007) - Medeniyetler ve sınırlar

  (29.01.2007) - İnsanlık tarihinin sabahı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004