Zaman zaman kendimizi tanımanın çok faydalı olduğuna inananlardanım.
Eksiğimizi görerek, belki birçok konuda kendimize çekidüzen verebiliriz... Ne dersiniz?
Bakalım hangi özelliklere sahibiz:
-Keçeli kalemle, büyükçe bir kâğıt ya da kartona yazılmaya çalışılan duyurularda başlangıç alanının hovardaca kullanılması ve son harfe yer kalmaması dolayısıyla, son harfin eciş bücüş hatta aşağı ya da yukarı kaymış şekilde yazılması...
-Televizyondaki tüm dizilere olan bağımlılık sebebi ile bunu paraya dönüştüren esnaf topluluğun olması... (Örnek: Dicle sürmesi, Seymen Ağa Yüzüğü, Sıla sucukları...) Ve bunları satın alan bir kitlenin bulunması...
-Birbirini uzun süre görmemiş kişilerin karşılaştıklarında birinin diğerine "kilo almışsın" demesi...
-Birilerine kızıldığı zaman "sallandıracaksın bunlardan iki tanesini Taksim meydanında bak bir daha yapıyorlar mı?" denmesi...
-Minibüslere güzellikten ve sıklıktan nasibini almamış dantelli perdeler takılması...
-Her mankenin şarkıcılık ve oyunculuk yeteneğine sahip olması...
-Önüne gelene "sanatçı" denmesi, bu yüzden "gerçek sanatci" diye bir kavramin oluşmus olması...
-Kedi, köpek (ve hatta civciv) gibi hayvanlara zorla eziyet edilmesi... Sonra da çatıda güvercin beslenmesi... Hatta bunun için gerekirse kan dökülmesi...
-İşlek caddelere temizlensin diye paspas atılması... (Kimin aklına gelmişse müthiş bir buluş!)
-Yurt dışı seyahatinden gelindiğinde bavullara takılan bagaj etiketinin hava olsun diye kasten çıkarılmaması...
-Her milli maçtan sonra sevinç gosterisi başlığı altında birkaç kişinin kurşuna altında birkaç kisinin kursuna tutulması...
-Alakalı alakasız her tip pozisyonun "Bariz ofsayt" olması...
-Karşılaşılan her türlü problemin "uygulamadan kaynaklanan aksaklık" olarak nitelendirilmesi...
-Yollara kaymak gibi asfalt döküldükten iki gun sonra su borusu döşemek için yeniden kazılıp yolların köstebek yuvasına çevrilmesi...
-Yolda "park etmek yasak" olduğu zamanlarda arabanın kaldırıma çıkartılıp park edilmesi...
-Arabayla giderken çöp bidonuna yaklaşıılınca eldeki malzemeyle basket yapmaya çalışılması...
-Otobüslerde muavinlerin kapı basamağında durup şoföre "kibarlık derececesinde yakınlaşması.
-Açık büfe olan yerlerde bile aile reisinin baş köyede oturması, hanımın koştura koştura sofrayı donatması...
-Plajlarda 45 derece sıcağın altında çay içilmesi... Hatta çay sıcak olmazsa söylenilmesi... Öte yandan karpuzun deniz içinde soğutularak her ikisinin de serinlettiğine inanılarak servis edilmesi.
-İşçilerin ve memurların hükümete tepkilerini göstermek için meydanlarda davul-zurna, güle-eğlene halay çekmeleri...
-Mobylette denen ufacık zavallı makineye dört kişi binilmesi...
-Bazi kelimelerin her şekilde yazilabilmesi... (Örn:"pogaca", "poaca","pogca", "poca", "pouca", "pohca", "bohca", "pogce" vb...)
-Pencere markasının sonunda mutlaka PEN olması...
HAFTANIN ESPRİSİ
”Biz siyasi bir karar almıyoruz.”
Erdoğan Teziç YÖK Başkanı
HAFTANIN HABERİ
Çete kurmak suçlamasıyla çıkarıldığı mahkemece tutuklanan Türk İntikam Tugayı'nın (TİT) kurucusu S. T. G., eski Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay'dan 'vatan nasıl kurtarılır brifingi' almış. (Basın)
PROVA
Dikkatinizi çekti mi?
Cumhurbaşkanı Sezer, giderayak çarşıya iniyor, esnafa gülücükler dağıtıyor.
Herhalde:
Uzun zamandır halka inmemişti.
Şimdi; halkın ne olduğunu prova edip öğreniyor.
Sahi;
Halka iniliyor muydu, çıkılıyor muydu?
08.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|