Nur rumuzlu okuyucumuz:
*“Peygamber Efendimiz’in (asm) Cebrail Aleyhisselâm’a, ‘Ben son peygamberim. Benimle görevin sona eriyor mu? Yoksa benden sonra tekrar yeryüzüne inecek misin?’ diye sorduğunu; Cebrail Aleyhisselâm’ın da, yeryüzüne on defa daha ineceğini, her defasında on tane İslâmî değeri (edep, emanet, hayâ, bereket... vb.) alıp götüreceğini; bunların en sonuncusu olarak da, bir sabah bir hafızın Kur’ân âyetlerinin hepsini unutmuş olarak kalkacağını; onları tekrar etmek için Kur’ân’ı açıp baktığında sayfaların bomboş olduklarını göreceğini; sonra şiddetli bir dinsizliğin baş gösterip kısa bir süre sonra kıyametin kopacağını söylediğini okudum. Konu ile ilgili aydınlatıcı bilgi verebilir misiniz? Cebrail, İslâmî değerleri neden alıp gidecek?”
Kıyamet alâmetleri konusunda gerek Kur’ân’da, gerekse hadislerde ibret verici haberler kaydedilmektedir. Kıyametten ve âhir zamandan haber veren kimi hadislerin sıhhatine zaman zaman ilişilse de; top yekûn değerlendirdiğimiz zaman, sahih kaynaklarımızda yer alan birbirini doğrular mahiyetteki hadis ve haberlerin sıhhatlerinden şüphe edilmemesi gerektiğine hükmetmek daha isabetlidir. Fakat, hadis ve haberlerdeki bazı ifâdelerin müteşâbih olduğu; bazılarının tevile ihtiyaç duyan mecâzî tâbirler içerdiği; kimi haberlerin istikbâle ait olduklarından kapalı elbiseler giydirilmiş olduğu, yani yorum gerektirdiği; zamanla hadis metnine karışmış kimi râvî kavil ve yorumlarınınsa, hadisin zaafına hükmedilecek ölçüde sehiv taşıyabildiği1 gözlerden uzak tutulmamalıdır.
Bahsettiğiniz hadîsin, genel çerçeve itibariyle kıyâmet alâmetleri olarak istikbâle dâir gelen haberlere uygun bulunduğu görülüyor. Peygamber Efendimiz’in (asm) beyanıyla kıyamet bize oldukça yakındır: “Ben, kıyametle şu iki parmak gibi gönderildim. Bu parmakların–şehâdet parmağı ile orta parmak—birinin diğerine fazlalığı da bir şey midir?”2
Ebû Hüreyre’nin (ra) bir rivayetinde de Peygamber Efendimiz (asm) kıyamete doğru artacak fitnelerden haber veriyor ve bu fitnelerden ümmetini sakındırıyor: “İstikbalde bir takım fitneler olacaktır. Fitne zamanında, ona karışmayıp oturan kişi ayakta durandan hayırlıdır. O hengâmede ayakta duran yürüyenden hayırlıdır. Fitne zamanında yürüyen de, fitneye bilfiil koşandan hayırlıdır. Fitneler vaki olunca kim ki onu görmeye çalışırsa, muhakkak onun kahrına uğrar. Fitneler zamanında kim ki sığınacak bir melce’ bulursa, oraya sığınsın.”3
Kıyamete doğru fitnelerle eş zamanlı olarak Allah’ın dinini açıklama, yayma ve tebliğ faaliyetlerinin de hareketlilik kazanacağı bildirilmiştir. Yani fitne, fesat ve dalâlet kıskacında boğulmakta olan insanlığa el uzatacak ve kucak açacak nurânî faaliyetler ahir zamanda da, önceki zamanlardaki gibi hissedilir derecede yapılacaktır. Yani mahşerde hiç kimse ‘Ben duymadım’ diyemeyecek derecede. Peygamber Efendimiz (asm) bu müjdeli haberi de şöyle vermektedir: “Ümmetimden bir taife, ta Allah’ın emri olan kıyamet gelene kadar hak üzere galip ve başarılı olur ve Allah’ın dinini yayar.”4
Bu durumda ehl-i iman, bir âfet gibi yoğunlaşan fitne, fesat ve dalâlete karşı hidayet, istikamet ve ihya faaliyetlerini bir melce’ olarak bilmeli ve sığınmalıdır. Cebrail Aleyhisselâm’ın yeryüzüne inerek, her inişte daha önce yine kendisinin nazil ettiği yüksek değerlerden onar tanesini alıp götürmesi sebepsiz meydana gelmez. Yani, bir yandan ihdâ ve ihya çalışmaları sürerken; diğer yandan Cebrail Aleyhisselâm’ın inip, insanlarca kısmen veya tamamen yaşanan ahlâkî değerleri insanların sinelerinden söküp alması dînin teklif sırrına uygun değildir.
Ancak, kıyamet öncesinde; insanların fitnelerle baştan çıktıkları, ehl-i hidayetin tesirsiz kaldığı; Peygamber Efendimiz’in (asm) beyanıyla “Allah, Allah” diyenin kalmadığı5, Bedîüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle “Kıyametin kopmasının dehşetini görmemek için, mü’minlerin ruhlarının bir parça evvel kabz edildiği”6 bir zamanda, fitneci ve fesatçı ehl-i dalâletin kendi hayatlarından dışladıkları, Cebrail Aleyhisselâm tarafından indirilmiş olan Kur’ân’a ait yüksek değerlerin ve Kur’ân’ın, yere düşürülmeden evvel yine Cebrail Aleyhisselâm tarafından teslim alınması ise, vahiy meleğinin vazifesinin nezahetine ve hikmetine uygundur.
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 308
2- Tirmizî, Fitne, 32; Müslim, Fiten, 27
3- Müslim, Fiten, 3
4- Buhârî, 9/125, 162; Müslim, 1/137
5- Müslim, Îmân, 66
6- Şuâlar, s. 503
08.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|