Zamanı dakika bazlı tanzim edecek bir cehdin fikir imbiğinden geçmeye ne dersiniz? Maksadımızı yaşarcasına dış etkilerin müdahalesinden arınmış bir duygu ve düşünce ikliminde kendimizi planlamak ve zamanı azami verimlilikte kullanmak, en çok muhtaç olduğumuz ve yapmakta zorlandığımız bir konu.
Hayatın düzeni, zaman disiplininden terbiye almalı ve hedefine uygun kendini programlamalı ki, istenen meyveleri elde etme imkanı olsun. Hayır demeyi bilmek, gündemimizin dışına çıkmamak, fikrî insicamın vadisinde yürümek ve önüne bakarak idealini gözünde canlandırarak zihne nakşetmek, bizi odaklaştırır. İrademizi muhkem kılar. Muvaffakiyetimizi kolaylaştırır.
İnsan, düşündüğü ve hayalini yaşadığı noktadadır. Düne ait bir takıntı, bugüne engel olduğu gibi yarının da en büyük riskidir. Bugünün sıradanlığını yaşayanlar yarının heyecanıyla çalışamazlar. Hal böyle olunca, kendini tanzim etmenin zaruretini fazla hissetmek mümkün olmamaktadır.
Hedefimizin prangalarına takılmak, düşüncelerimizin uygulamasına odaklanmak, hayallerimizin gerçeğine yakınlaşmak ve amacımıza kilitlenmek, uzmanlık ve hassasiyet pencerelerinden ufka açılan bir dünyanın merkezine bizi götürür.
Çözüme sabitlenmek, ilkelerimizi sürdürülebilir kılmak, cesaretimize şuur katmak ve negatif tehlikelerden sakınmak, irademizi kuvvetlendirir. Bilginin yöntemlerle ve pratiklerle desteklenmiş geniş dünyasında bizi daha güvenilir yapar.
İlke, tavizsiz inanmanın maliyetini ödediğimiz takdirde anlamlı ve kıymetlidir. Prensipler, uğruna can verdiğimiz ruhun korunmasıdır. Yüksek iradeden beslenir. Düşünce kuluçkası, mükafatını ve ilkeli sabrın zaferini, kabuğunu kıran canlı hayata “merhaba” dediğinde alır.
Tekrarı takviye, ısrarı dua ve terkibi prensip olan bir çerçeve, her yerde anlaşılmayı bekleyecek kadar farklı, yüce ve asildir. Bunu göğüsleme dirayeti, düşünce kalıbımızın kapasitesi ile orantılıdır.
Merhum Zübeyir Gündüzalp’ın “Dâvâm, irademi kuvvetlendirmektir” gerçeği, dâvâsına adanmış bir iradenin tecessüm etmiş halidir. İrade, aynı zamanda zihni kendi doğrultusunda harekete geçiren bir amildir.
Niyetin tezahür alanı ve maksadın tercih noktası, irade ile mana bulur. İradeyi okutturan ve anlaşılır kılan, düşüncenin yansımaları ve mahiyetidir. Bununla birlikte, zihni hareketliliği devam ettiren his ve heyecanlardır.
Kalbimizin merkezinden, “mahall-i iman” olan menbadan çıkan temiz duyguların muhabbet ışıltıları, hayatı ve heyecanı manidar kılmaktadır.
Cesaret ve ulvi hislerle şahlanan duygu yoğunluğu, şecaat halini aldığında, kudsi mânâya hizmet eder. Hayatın maksadına denk düşer. Görevini hakkıyla yapmaya başlar.
İnsan sistemi, çeşitli cihazlarını ve manevi hazlarını iradenin öncülüğünde zihin eksersizi ile duygu dünyasından aldığı lezzet ve destekle tohum gibi toprakta mümbit bir hale getirir. Meyve verir.
İrademizi pekiştiren, fikirlerimizi geliştiren ve sonunda bizi yetiştiren niyetimizin tekamül yolculuğunda, maksadın emanetinde kalmak ancak yüksek ruhların tazarru ve niyaz dolusu acz ve fakr dergahından geçer.
Hayatı sorgulayan ve tefekküre götüren dalgıç araştırmacılığı, hakikat denizinde aradığımız inciyle bizi buluşturur. Sonuçta herkes niyetine varır. Takdir ve tecelli irade vasıtasıyla bizi mesuliyet altına alır. Cüz’i irademizin akıl feneri, sadece istikamet yolunda kendimizi korumak içindir. Belirleyici rehber, vahyin esaslarıdır.
Gönül dolusu iradeyle ve muhabbetle kalın.
08.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|