Bediüzzaman Haftasındayız. Her ne kadar 17-27 Mart sürelerinde gerçekleştirilecek organizasyonlar varsa da, görünen o ki programlar serisi devam edecek.
Biz de bu vesileyle Anadolu turundayız. Maşerî vicdanların hasret yüklü Bediüzzaman sevgisine yeniden şahit olmak ayrı bir bahtiyarlık. Salonların yetmediği, insanların coşkuyla, sevecen bir şekilde toplantılara iştirak ettiği çok farklı günler bunlar.
Bediüzzaman Anadolu’yu çok seviyordu. Anadolu da her geçen gün ona mukabelede bulunuyor ve bu sevgi seli gittikçe büyüyor.
Maddî ve manevî bütün temel haklarının elinden alındığı, sürgün edildiği, memleket hapishanelerinde çürütülmeye maruz bırakıldığı günler çok geride kaldı.
İrtica ve bölücülük yaftası adı altında sistemin ufunet kokan itham ve iftiraları ile zihni bulandıranlar da mazi oldular. Kalanların da tesiri gitti.
Anadolu’da Bediüzzaman, birliğin sembolüdür. Bir asaletin şaheseridir. Abidevî bir şahsiyet, cesaret ve metanet timsali bir kahraman ve ecdadına yaraşır bir asaletin temsilcisidir.
Bediüzzaman, millî mücadelede milislerin komutanıdır. Bitlis’in muhasarasında Ruslarla dişe diş, göğüs göğse çarpışacak şecaatin adıdır. Esir düştüğünde, yanından geçen Rus komutana ayağa kalkmayacak kadar İslâmın ve ilmin izzetine sahiptir. Vakurdur, diktir.
Yeni siyasî dönemin, Cumhuriyetle birlikte nüfuzlu zatlara milletvekilliği, köşk ve imkân tahsis edilerek tesirsizleştirildiği dönemde Bediüzzaman, mertçe bütün imkân tuzaklarına ve etkisini azaltıcı sinsi planlara karşı pervasızdır ve tavırlıdır.
Ankara’dan ayrılır. Van’da kendi iç âlemine döner. Osmanlının çöküşüne ve ikazlarının dikkate alınamayacağı kadar hızlanan zamana üzülür. Yeni devletin mantığının mukaddeslere soğuk yapısını ve bunu tezgâhlayan ruhun arka planını görür.
Çareyi fikrî mücadele alanını genişletmekte bulur. Anadolu’ya döner. Daha doğrusu onun sinesinde kendine yer bulur.
Dersaadet vasfını kaybeden İstanbul’a da, yeni dönemin siyasî yapılanmasına göre tanzim edilen Ankara’ya da uzaktır artık.
O tekrar Van’dadır. Horhor medresesinin başındadır. Yıkılmış kalenin hüznüne ortaktır. Millî mücadelede kaybettiği talebelerinin derin ıztırabı ile baş başadır.
O Burdur’dadır. Cumhuriyetin en kapsamlı sürgününden payını almıştır. Hacı Abdullah Camii’nde dokuz ay müddetle kendisiyle baş başadır. “Nurun İlk Kapısı” ile yeni dönemin fikrî hazırlıklarını, kalbî sünuhatın ilk emarelerini vermeye başlamıştır.
O Barla’dadır. Eğirdir’dedir. Sav’dadır. Isparta’dadır. Kapatıldığı Barla Köyünde nur menzilini inşâ eder. Görüşmeden alıkonulduğu köylülerle muhabbet bağını uzaktan uzağa kurar.
Isparta’da nur ve gül fabrikalarını kurar.
İstanbul’da, mahkemede Gençlik Rehberi müdafaasındadır.
Ankara’dadır. Demokrat Başvekil Adnan Menderes’e duâsını gönderirken, mahcupkâr Demokratlar, CHP karşısında ona yakınlaşamayacak bir daralmanın içindedir.
O Afyon’dadır. Eziyetlerin en büyüğüne talebeleri ile birlikte cezaevinde maruz kalırken, şefkatin ve sabrın tavsiyesini yapar. Savcının kızına şefkat gösterir.
O Kastamonu’dadır. Çaycı Emin’le şehir dışında kırda görüşecek itinanın içindedir.
Eskişehir’de, Muttalip Tepesindedir.
Emirdağ’ındadır, Çalışkanlar hanedanının sofrasındadır.
O Trabzon’dadır. İskender Paşa Camindedir. Muallim İbrahim Cudi’nin misafiridir.
O Denizli’dedir. Hasan Feyzi meyvelerini verir. O Urfa’dadır. Halilürrahmana teslimdir. Halil İbrahim mesleğinin dergâhındadır. Hakka yürümüştür.
O hâlâ Bitlis’tedir. Nurs’tadır.
Anadolu’nun her karış toprağında onun ektiği nur tohumları, birlik çiçekleri, muhabbet desenleri açıyor. Muhabbet fedaisi yetiştiriyor.
Bediüzzaman Anadolu’yu, Anadolu Bediüzzaman’ı çok sevdi.
Ruhu şâd olsun. Allah rahmet eylesin.
25.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|