Irak, 1.465 günden beri Amerika ve müttefiklerinin işgali altında. Dört yılın sonundaki Irak’a bakıldığında görülen manzara gözyaşı… Her gün yüzlerce kişi ölüyor. Dünya kamuoyu artık bu ölüm haberlerine alışmış vaziyette(!) Irak’taki insanların ölüm haberleri televizyonlarda birkaç saniyelik haberlerle geçiştiriliyor. ABD, Irak’ta tam bir bataklığa girerken, insanlık ayaklar altına alınmış durumda. Irak halkının maneviyatına saldırılar had safhada, camilere bombalar atılıyor, insanların hanelerine gece yarısı baskınlar düzenleniyor. Yani, Irak’ta müthiş bir yangın var, alevleri göklere yükseliyor.
Halk geleceğinden ümitsiz, perişan halde… Açlık dizboyu, petrolün içinde yüzen Irak petrolsüzlükten kırılıyor. Susuzluk yüzünden tifo salgınları artmış. Tam bir belirsizlik yaşanıyor.
İşte 4 yılın bilânçosu… Irak’ın işgalinden sonra evlerini terk edip komşu ülkelere sığınan sivil sayısı 2 milyonun üzerinde. Ülke içinde yer değiştirenler ise 1 milyon 700 bini geçiyor. İşgalin başladığı 2003 tarihinden bu yana ölenlerin sayısı tam olarak bilinmiyor. Yüz bin diyen de var, bir milyon diyen de… Ancak bağımsız araştırmacılara göre işgal sürecinde ölen Iraklıların toplamı 650 bin… Bir haftada düzenlenen ortalama bombalama sayısı 200… 50 bin ABD askerinin yaralandığı belirtilirken, ölen ABD asker sayısının ise 3 bin 195 olduğu söyleniyor.
İşgalciler, Saddam’ın zulmü altında inleyen Irak’a sözde barış, demokrasi, özgürlük, refah ve huzur getireceklerini söylüyorlardı, ama sadece gözyaşı, kan ve nefret getirdiler...
* * *
İşgal altındaki Irak’ta bu insanlık dramları yaşanırken, Irak’tan bir “pişmanlık sesi” yükseldi.
“Amerikan işgali altında yaşamaktansa Saddam Hüseyin yönetimi altında olmayı tercih ederim. Bildiğin şeytan, bilmediğin şeytandan daha iyidir. Ülkemde durum her geçen gün daha tehlikeli bir hal alıyor. İnsanlarımız aç. Yiyecek fiyatları giderek artıyor” diyordu Irak’ın dünyaca ünlü haltercisi Kâzım El Ciburi…
Irak’ın ABD tarafından 20 Mart 2003 tarihinde işgal edilmesinden üç hafta sonra başşehir Bağdat düşmüş. Şehre giren işgal güçlerinin tanklarını “alkışlarla” karşılayan Iraklılar “kurtuluş bayramı” sanmışlardı. Bağdat’ın merkezindeki Firdevs meydanında dikili dev Saddam Hüseyin heykeli Iraklılar tarafından yerinden sökülürken, Ciburi de orada ilk balyozu sallayan kişi olmuştu. Irak halkı Saddam heykelinin yıkılışını “özgürlük sembolü” veya “demokrasinin ayak sesleri” olarak değerlendirmişti. Ancak 4 yıl geçtikten sonra gelen geç bir pişmanlık vardı.
Kurban Bayramının ilk günü Saddam Hüseyin’i asan güç, işgalin 4. yıldönümünde tam da ABD’nin Irak’ı işgal ettiği saatlere denk gelen 03.15’te gözdağı verircesine yardımcısı Taha Yasin Ramazan’ı da Amerikan helikopteri ile Saddam’ın doğum yeri olan Tikrit’e götürerek idam etti.
* * *
Gazetemizin Ankara Temsilciliğini ziyaret eden Türkiye-Irak Dostluk Derneği Genel Başkanı Mehmet Emin Değer ve mevkidaşı Irak-Türkiye Dostluk Derneği Başkanı, Bağdat Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmed Nuri El Nâimi bir noktada birleşiyorlar, o da Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması…
Prof. Nâimi, Türkiye’nin Irak konusundaki politikalarından ümitsiz. “Türkiye kendi içine kapanmış, iç sorunları ile bu kadar boğuşurken Irak’taki sorunlara çare olmaz” diye konuşurken, Değer, Ortadoğu’nun geleceğinde Türkiye’siz bir Irak ve Irak’sız bir Türkiye’nin düşünülemeyeceğini vurguluyor.
Irak’taki Sünnî-Şiî ırkçılığının arkasında Yahudi parmağının olduğunu üstüne basarak söyleyen Prof. Nâimi, “Bizler işgalden önce bu Şiî’dir, bu Sünnî’dir diye bir şey düşünmezdik. Böyle bir şey yoktu. Kürtlerin de, Türkmenlerin de, Şiîlerin de, Sünnîlerin de ortak paydası Müslümanlıktır. Bu olayların arkasında İsrail ve ABD var” diyerek bir gerçeğin altını çizerken, Değer, Iraklıların oyuna gelmemesi için ikazda bulunuyor, “Sakın ola ki, hiç kimse bugünkü durumdan, bir takım yabancı güçlerden cür’et olarak, oyunlarına gelerek, bin senedir kardeşçe yaşayan bu unsurları karşı karşıya getirecek bir plânın parçası olmasın…”
* * *
Gelinen noktada, Irak’ta çözüm için ağlamak ve üzülmek çare değil… Dünyanın bu trajedi karşısında artık neler yapılabileceğini tartışması gerekiyor. Bunun için ilk adım işgal güçlerinin bir an önce buradan çıkması sağlanmalı. Çünkü, işgal altında ne demokrasi gelir, ne de bütünlük sağlanır.
Irak parçalanmamalı, çünkü parçalanmış Irak hem bölge insanı için, hem de Irak halkı için felâket olur. Bunun için komşu ülkeler elele verip çözümü aramalıdır.
Silâh zoruyla demokrasinin kurulamayacağı ve ayakta tutulamayacağı da yi bilinmelidir…
25.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|