Aile bağları
Aile, Hz. Âdem (a.s.) ve Hz. Havva’dan günümüze dünyanın en köklü kurumudur. Aileyi bir arada tutan bağlar dinimizde olduğu gibi bütün semavî dinlerde ölümün bile ayıramayacağı kadar kuvvetli görülmüştür.
Bir mü’min için aile hayatı geçici bir beraberlik değil, sonsuzluk âlemlerinde de devam edecek bir birlikteliktir. Kur’ân ve hadislerde bütün inananlara; aile bütünlüğünü bozucu, güven, sadakat, fedakârlık, hürmet, muhabbet duygularını zedeleyici her türlü davranıştan sakındırıcı bir yol tavsiye edilir… Anne-baba-çocuklar-kardeşler-akrabalar arası iletişim hep bu rota üzerine tesis edilir… Sözgelimi; eşler sadece bu dünyada değil, ahiret âlemlerinde de birbirlerinin ebedî hayat arkadaşlarıdır. Boşanma, Allah’ın hiç hoşlanmadığı bir helâl olarak sunulur bütün inananlara. Anne ve babamız sadece bu dünyada değil, ahirette de ebeveynimizdir. Onlara “Of!” bile dememek, yardımlarına her daim koşmak bir mü’min için önemli bir vazifedir.
Ebedî beraberlik
Bediüzzaman Hazretleri “Aile hayatının hayatı samîmî, ciddî, vefâdarâne hürmet, hakikî şefkat, fedakârane merhamettir” der. (Şuâlar, s. 167)
Hakikî hürmet, samîmî şefkat ve merhamet ise ancak ve ancak ebedî beraberlik fikriyle olabilir. Ahiret inancı olmazsa aile içi iletişimde merhamet göstermelik olur, hürmet yapmacıklaşır, menfaatler de araya girince mü’minin dünyadaki cenneti olan aile hayatı adeta cehenneme döner…
Gerçekten de ahirete iman, insanın şahsî ve sosyal hayatını bir düzen altına alır. Öncelikle kişinin iç dünyasında daimî bir huzur ve mutluluk kaynağı oluşturur. Sonra kişinin ailesine, akrabalarına, sokağına, mahallesine, şehrine bakış açısı değişir, bütünleştirici, kucaklayıcı, himaye edici bir duruş sergiler.
Öldükten sonra diriltilip hesaba çekileceğine inanan bir insan, başkalarına, hele de aile fertlerine haksızlık yapabilir mi? Aile hayatındaki saygı, sevgi, şefkat duygularını zedeleyecek hareketlerde bulunabilir mi? Mümkün değil. Farz-ı muhal, mü’min, bir anlık öfke ya da menfaat hislerine kapılıp hatalı davransa bile, en kısa zamanda hatasını fark edip, yapabildiğince tamir etme yoluna gider… Bilir ki, hayat yolculuğunda alınacak daha çok yol, varılacak daha çok menzil var… Bilir ki, Rabbi “Kul hakkı ile karşıma gelmeyin!” buyurmuştur…
Ahirete inancın zayıflamasından olsa gerek, aile içi şiddet olayları gün geçtikçe yaygınlaşmakta, bu fırtınadan dedeler, nineler, çocuklar, eşler, akrabalar, komşular… nasibini almakta. Bu yüzden olsa gerek, şiddet ailede, okulda, iş yerinde sosyal hayatın hemen her safhasında görülmekte…
Çözüm
Bu salgın hastalığa derman olarak, iç dünyamız başta olmak üzere önce kendi hayatımızı, sonra aile hayatımızı iman hakikatleriyle hayatlandırmaktan başka bir çözüm görebiliyor musunuz?
25.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|