Sona saklamayı düşündüğüm “özür”ü mektubun başında söylemeliyim aslında:
Meğer bu ülkede düşük tirajlı, kendi halinde, muhafazakâr eğilimli, olaylara ve insanlara İslamî bir pencereden bakan, neredeyse yarım asırlık ömre sahip günlük bir gazete varmış.
Meğer Yeni Asya gazetesi hakkında en ufak bir fikre dahi sahip değilmişim.
İsmini, etkisini, hitap ettiği zümreyi hep o bildik insanların-çevrelerin yapıştırdığı etiketlerden biliyormuşum meğer.
Kaç zamandır Yeni Asya’yı internetten takip ediyorum. Ayrıca sıkı bir arşiv taraması yaptım.
Ve o statik etiketlerin ve o acımasızca vurulan damgaların ne denli haksız olduğunu anladım.
Demokrasiyi bu kadar savunan, özgürlüklerin herkes için olduğunu hatırlatan, liberal, AB yanlısı; aynı zamanda insanî, insanın “insan” tarafını öne çıkaran, hoşgörülü olmayı başarabilen ve herşeyden önce bunları yaparken “ama”yla başlayan bir cümle kurmayan bir gazeteyi görmezden gelmişim, önemsememişim.
Bağışlayın beni... Fark edememişim bunca zamandır. Oysa “ama”sız gazetelere, “ama”sız bir demokrasiye ne çok ihtiyacımız var.
Bugün ilk defa Yeni Asya aldım (Gerçi gazeteyi edinmem biraz zor oldu, birkaç bayi dolaştıktan sonra ancak bulabildim). Bundan sonra olabildiğince takip etmeye çalışacağım.
Bu arada, izninizle bu parantezi biraz uzun tutup, Yeni Asya hakkında dikkatimi çeken, merakımı uyandıran birkaç noktaya değineyim:
Üç-dört ay öncesine kadar HaberX sitesinin editörlüğünü yapıyordum. Hasbelkader Yeni Asya’nın internet sitesinde Said Nursî’nin talebeleriyle yapılan bir röportaja rastladım. İlgimi çekince “Bediüzzaman’ın talebeleri anlatıyor” başlıklı bir haber yaptım. Üç-dört gün yayında kalan habere o kadar çok teşekkür mesajı geldi ki, anlatamam. Çoğu da Yeni Asya okuruydu.
“Yeni Asya fotoğrafı” başlıklı yazınızda, “...bizim anlayışımız ve hayat tarzımız, farklı cinslerin aile ortamı dışında iç içe olmalarına sıcak bakmıyor” diye tarif ettiğiniz bir yaşam şeklini tanımlarken, aslında bunun bir “dışlama” değil de karşılıklı olarak yapılmış bilinçli ve gönüllü bir tercih olduğunu söylediniz. Ne kadar yerinde bir açıklama... İşte ısrarla anlamak istemediğimiz tam da bu: Tercih. “Bize benzemeyen”i anlamama sendromu.
Gazetenin sayfalarını çevirince—cılız birkaç ilân haricinde—tek bir reklama dahi rastlamadım. Neden böyle diye merak ettim. İlke gereği mi almıyorsunuz, yoksa alamıyor musunuz?..
Başbakanlık Basın Merkezi her gün bütün ulusal gazetelerin birinci sayfalarını, bazı haber ve köşelerini arşivliyor. Aynı zamanda da kendi sitesinde yayınlıyor. Dikkatinizi çekmiş midir bilmiyorum, ama bir tek Yeni Asya yok orada.
Bünyenizde Sentezhaber diye bir haber sitesi var. Site biraz geliştirilip daha popüler ve okunur-bilinir hale getirilebilir diye düşünüyorum.
Yeni Asya’nın Hrant Dink cinayetindeki tavrı ve duruşu takdire şayandı.
(Ve tabiî İbrahim Özdabak’ın güçlü bir çizgisi var.)...
En iyi duygularımla,
Eyüp Şahin
25.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|