Bediüzzaman’ın her temel meselede olduğu gibi ekonomi alanında da Kur’ânî parametreler çerçevesinde dile getirdiği orijinal ve özgün düşünceler var. Ve bunların derli toplu şekilde yer aldığı bahislerden biri, konuyu birey eksenli bir çerçevede işleyen İktisat Risalesi.
Ancak yine aynı risalede, iktisatsızlık ve israf yüzünden tüketicilerin artıp üreticilerin azalacağı, herkesin gözünü hükümet kapısına dikeceği, böylece ekonomik hayatın temel dinamikleri olan sanayi, ticaret ve tarımın zaafa uğrayacağı ve bunun bir milleti geriletip çökerteceği gibi tesbitler de mevcut (Lem’alar, s. 149).
Benzer tahliller Münâzarat’ta da yapılıyor (s. 49). Divan-ı Harb-i Örfî’nin “hâtime” kısmında ise “fikr-i icad ve teşebbüs-ü şahsiye”nin, yeni fikirler geliştirme ve girişimciliğin önemine vurgu yapan ifadeler yer aldığını görüyoruz (s. 60).
Bu zamanda i’lâ-yı kelimetullahın en büyük sebebinin maddeten terakkî olduğu ifadesi de (Tarihçe, s. 52), ekonomik kalkınmayı manevî misyonla belirlenen bir çerçeveye oturtuyor.
Öte yandan, onun sosyal iktisat sahasında, doktrin ortaya koyan uzman teorisyenleri aşan bir vukuf ve öngörüyle yaptığı tesbitler de var.
Söz gelişi, insanlığın vahşet ve bedevilik, kölelik, esirlik aşamalarından geçerek ücretle çalışma merhalesine geldiğini, son olarak ulaşacağı noktanın malikiyet ve serbestiyet devri olacağını ifade ediyor Bediüzzaman.
Ve ücretlilik döneminin ilk aşamalarını anlatırken, bir sermayedarın, oturduğu yerden bankalar vasıtasıyla bir günde bir milyon kazandığı, bir biçare amelenin ise sabahtan akşama kadar yeraltı maden ocaklarında çalıştığı halde ölmeyecek kadar bir ücreti ancak kazanabildiği örneğiyle vahşi kapitalizmi eleştiriyor (Mektubat, s. 353-4).
Said Nursî, kapitalist sistemin temel dayanaklarından biri olan faize de ısrarla karşı çıkıyor. Kur’ân’ın âlem kapısında durup ribaya “yasaktır” dediğine, “Sen çalış, ben yiyeyim” mantığına dayanan faizin ve bu sistemi işleten bankaların, toplumsal huzur ve barışı tahrip ettiğine dikkat çekiyor (Sözler, s. 373 ve 671).
Onun, Batı medeniyetinin hata ve zararları olarak sıraladığı hususlar da konumuzla ilgili:
İktisat ve kanaat yerine israf ve sefaheti, çalışma ve hizmet yerine tenbellik ve istirahat meylini teşvik ve tervic eden Batı medeniyetinin insanlığı fakirleştirip tenbelleştirdiğini; ayrıca kötü alışkanlıkları yaygınlaştırarak insanları hasta ettiğini; zarurî olmayan ihtiyaçları da ihtiyaçmış gibi gösterip suiistimal, israf, hırs, tamah, hevesleri tahrik ve tiryakilik yoluyla insanları haram kazanç yollarına yönelttiğini; İslâmın zekât emrini ve faiz yasağını dinlememek suretiyle de burjuvaları zulme, fakirleri isyana sevk ettiğini belirtiyor Bediüzzaman (Emirdağ Lâhikası, s. 334-5).
Medeniyet harikaları olarak nitelediği teknolojik imkânların da, ikram-ı İlâhî olarak insanlığa bahşedilmiş büyük nimetler oldukları halde yanlış ve kötüye kullanıldığına dikkat çekiyor.
Bu keskin ve güçlü eleştiriler, elbette ki, medeniyeti bu şekle çeviren materyalist ve dünyaperest zihniyetin bir tüketim ve sömürü aracı olarak kullandığı kapitalist sistem için de geçerli.
Bediüzzaman’ın kapitalizme bakışı sadedinde söylenebileceklerin kısa özeti şimdilik bu...
24.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|