Geçen gün bir yolculukta kendi halinde oturmakta ve ağzı kıpırdamakta olan birisiyle tanıştık. Tanıştıktan sonra, “Herhalde birşeyler okuyordunuz?” dediğimizde kendisinin aslında bir Fransız ve yeni Müslüman olduğunu, sür'atle Kur’ân öğrendiğini ve açığını kapatmak için boş vakitlerini okumak, vs. ile değerlendirerek geçirdiğini söyledi.
Bir adama sormuşlar, “Kaç yaşındasın?” diye. “Beş yaşındayım” diye cevap vermiş. Hayretle tekrar sormuşlar: “Nasıl olur ellili yaşlarda gösteriyorsun?” “Ben beş sene önce hidayete erdim. Önceki hayatım bir hiç hükmünde. Onu saymıyorum” diye cevap vermiş.
İslâmla tanışan, onun güzellikleriyle büyülenen herkes geçmişine bir çizgi çekmekle kalmıyor, aradan geçen yılları boşa gitmiş görerek aradaki açığı kapatmaya çalışıyor.
Ebû Cehil’in oğlu İkrime de Müslüman olduğunda aynı kararlılığı göstermemiş miydi? Mekke’nin fethi günlerinde kaçmış, gemiyle denize açıldıklarında fırtınaya yakalanmışlar, gemi dev dalgalarla boğuşmaya başlamıştı. Tayfaların, “Allah, Allah” diye bağırdıklarını gören İkrime, “Nedir bu? Neler söylüyorsunuz?” diye sormaktan kendini alamamıştı.
Onlar da, “Burası denizin ortası! Burada Allah’tan başka kimse kurtaramaz insanı” diye cevap vermişlerdi.
Şimşekler çakmıştı İkrime’nin zihninde. “Demek bu” dedi, “Muhammed’in bahsettiği ilâh olmalı.” Ve yalvarmaya başladı: “Allah’ım, bizi kazasız belâsız karaya ulaştır.”
Gerçeği gören ve Yemen’e ulaşan İkrime, hanımı Ümm-ü Hakim’in ısrarlı dâvetlerine dayanamayıp gelmiş, Peygamberimizin dâveti karşısında: “Yemin ederim ki sen sadece hakka, güzel ve iyi şeylere dâvet ediyorsun. Yemin ederim ki, sen peygamberlik gelmeden önce de, içimizde en doğru konuşan idin” deyip Kelime-i Şehadet getirerek Müslümanlığını ilân etmişti.
Ayrıca geçmişte yaptıklarını affı için duâ istemiş, Peygamberimiz de ona duâ etmişti.
İkrime şöyle diyordu: “Ya Resûlallah, Allah’a yemin ederim ki insanları Allah yolundan çevirmek için sarf ettiğim malın iki mislini Allah yolunda harcayacağım. Allah yolundan çevirmek için yaptığım savaşların iki mislini Allah yolunda yapacağım” diye söz vermişti.
Yermuk’ta vücudundan açılan yaradan kanlar fışkırırken savaşa devam ettiğini görenler, “Kendine acı” dediklerinde, o, “Ben ki Lat ve Uzza için yıllarca mücadele ettim. Şimdi Allah için bu kadar yara almışım, sıkıntılara katlanmışım ne önemi var” diyor, açtığı bu temiz sayfayı şehadetle noktalıyordu.
24.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|