Asıl görevi yeryüzünün barışı, huzuru, dengesini sağlamak iken aslından uzaklaştığında arzın bozgunculuğuna, karışmasına, huzursuzluğuna sebep olan tek varlık insandır. Vahşî hayvanları, canavarları geride bırakacak tarzdaki zulümleriyle yeryüzünün birinci şer ve fesat aktörü odur. Helâk olan kavimlerin helâk oluş sebepleri de kendileri değil miydi?
Rum Sûresinin 41. âyetinde Cenâb-ı Hak, insanların kendi elleriyle işledikleri kötülükler yüzünden karada ve denizde fesat çıktığına dikkat çeker.
Allah sonsuz rahmeti gereği pişman olup dönüş yapmaları için onlara bir kısım musibetler vereceğini de bildirir. Âyetin devamında, “Belki vazgeçerler diye, işledikleri kötülüklerin cezâsından bir kısmını Allah onlara böylece tattırır” buyurur.
Tevbe Sûresinde de onların musibetlerle imtihana tabi tutuldukları bildirilir: “Onlar görmüyor mu ki, her sene bir iki defa çeşitli musibetlerle imtihan olunuyorlar. Yine de tevbe edip ibret almıyorlar.”1
Ne yazık ki çeşit çeşit musibetler, cezâlar çoğu kere uyanmalarına, tevbe edip ibret almalarına yetmez insanların. Cezaya çarptırılıverirler. Rum Sûresinin bir sonraki 42. âyetinde de bu noktaya dikkat çekiliyor: “De ki: Yeryüzünde dolaşın da, daha evvelkilerin âkıbetinin ne olduğuna bir bakın. Onların çoğu Allah’a ortak koşan kimselerdir” buyuruluyor.
Yer ve gökler adaletle, dengeyle ayakta durur. Zulüm ve haksızlıklar bu dengeyi bozar.
Yeryüzünde Allah’ın vekili olarak emirlerini uygulamakla yükümlü ve yeryüzünün halifesi olan insanın bu dengeyi koruması için hatırlatmalar yapılır. Meselâ bir âyette, “Birbirinizle iyilik ve takvâda yardımlaşın; günahta ve düşmanlıkta yardımlaşmayın”2 buyurulur.
Sonra iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak gibi yüce bir misyonun sahibidir de insan. Şer ve bozgunculuğu netice verecek her türlü davranıştan uzak kalmakla yetinmeyecek, buna yeltenenlere de göz açtırmayacaktır.
Adaleti, barışı sağlayacak; fesadı, bozgunculuğu önleyecek emir ve yasakları hep bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Tâ ki yeryüzünde de dostluk, barış ve huzur içinde bir nev'î Cennet hayatı yaşanabilsin.
Görüldüğü gibi İslâmın bütün emir ve yasakları insanların dünya ve ahiret mutlulukları içindir. Sadece ahirette değil dünyada da bu mutluluğu gerçekleştirmekle görevlidir insan.
Dipnotlar:
1- Tevbe Sûresi: 126.
2- Mâide Sûresi: 2.
20.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|