Önce, Almanya’da yapılan bir araştırma neticesini aktaralım: Alman Konrad Adenauer Vakfı’nın Almanya’da yaşayan başı örtülü Türk kadınlarına ilişkin araştırmasında, kadınların yüzde 87’sinin, başörtüsünün kendilerine özgüven kazandırdığını düşündüğü sonucu çıkmış.
Başörtüsü takan 18-40 yaş arası 315 Türk kadınına, ‘Bir Simgenin Örtüsünü Kaldırmak’ adıyla uygulanan araştırmaya göre; kadınların yüzde 97’si, örtünmeyi dinî bir görev olarak görüyor. Yüzde 31 oranında kadın; dinî kurallara tamamen uyduğunu, yüzde 11 ise kısmen uyduğunu belirtmiş. Ayrıca, ankete katılan başı örtülü Türk kadınlarının yüzde 43’ünün yüksek okul mezunu olduğu ifade ediliyor. (Akşam, 11 Mart 2007)
Benzer anketler Türkiye’de ve başka ülkelerde de yapılıyor. Anket neticelerinde oranlar değişse de, ortak bir noktaya işaret ediliyor: Başörtüsü takanlar, iddia edildiği gibi ‘zorla’ ya da ‘simge’ niyetiyle bunu takmıyor. Almanya’daki anket neticelerinden de anlaşıldığı üzere, başörtüsü takmak ‘dinî bir görev.’ Israrla ve inatla, başörtüsü takmanın altında başka mânâlar aramak isteyenler acaba insafa gelir mi?
Başörtüsü takmanın kadına ‘özgüven’ verdiğinin ifade edilmesi de önemli bir nokta. Kadınların ezilmesinden, her türlü baskı ve aşağılamaya maruz kalmasından şikâyet edenler eğer samîmî iseler, başörtüsü tercihine saygı duymaları gerekir.
Hafta içinde gazetelerde yer alan başka bir ‘kadın’ haberi de, Afganistan kadınıyla ilgili olanıydı. Habere göre, Afganistan’da baskı altında bulunan, şiddete maruz kalan kadınlar kendilerini yakarak intihar ediyorlarmış. (Bugün, 16 Mart 2007)
Kadınların intihar vak’aları Türkiye’nin de yabancısı olmadığı bir konudur. Bilhassa Güneydoğu Bölgesinde yaşanan intihar vak’aları medyanın fazlaca ‘ilgi’sini çekmekte ve bu vak’alardan hareketle medya, inançları sorgulamayı tercih etmektedir.
Afganistan’la ilgili haber, medyada yer alan benzer haberleri hatırlattı. Yakın zaman önce Endonezya’nın Açe bölgesiyle ilgili bir haber de buna örnek gösterilebilir. “Afgan kadınları kendilerini yakıyor” başlığıyla verilen haber, Afgan kadınının gerçek durumunu gösterir mi? Afganistan’da böyle bir sıkıntı yaşanıyordur, ama fotoğrafın tümü bundan ibaret midir? Hele hele, haberin ‘burkalı kadınlar’ı gösteren bir fotoğrafla ‘süslenmesi’ uluslar arası haber ajanslarının bir ‘tuzağı’ olamaz mı?
2006 Ramazan ayının son günlerinde nasip oldu ve Afganistan’a gittik. Kabil ve kuzeyindeki bazı il ve ilçelerde bir hafta boyunca İHH yetkilileriyle birlikte bulunduk ve Afgan kadınının ‘çile’sine şahit olduk. Ancak bu ‘çile’, Batılı ajansların anlattığından daha farklı bir ‘çile.’ Elbette, bu haberlerde anlatılan çileler de vardır; ama asıl çile Afganistan’ın işgal edilmek üzere bütün halkının mağdur ediliyor olmasıdır.
Afganistan’da yaşanan kadın-erkek, çoluk-çocuk herkesi mağdur edenler; sebep oldukları mağduriyetleri gizlerken Afgan kadınının kendisini ‘yakması’nı dünyaya ilân ediyor. Bunu yaparken de ‘burkalı kadın’ fotoğrafları servise konuluyor.
İyi niyetle olmadığını düşündüren bu tavra rağmen, bütün dünyadaki ‘kadın’ların sıkıntıları sona ermelidir. Bunun bir yolu da ‘Yaradana kul olmak’tan geçiyor. Aksi halde, ‘hür’ olduk derken; ‘nefsin kölesi’ olma ihtimali vardır.
20.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|