Biz bu ülkenin birşeyi olmalıyız, birşeyi...
Haber bültenlerindeki sokak röportajlarında mikrofon uzatılan olmaktan öte birşey...
İnternet sitelerindeki haberlere yorum yazmaktan ileri...
Dost sohbetlerinde memleket kurtarmaktan da, gazete okurken sinirlenip kendi kendine nutuk atmaktan da başka birşey...
Dört ya da beş yılda bir çoluk çocuk toplanıp en yakın okula gidip bir mühür basmakla da bitmeyecek birşey...
Biz bu ülkenin birşeyi olmalıyız; birşeyi ve çok şeyi...
Kendisine sorulmadan hiçbir şey yapılmayan, fikri alınmadan adım atılamayan, ne diyecek, ne düşünecek, ne hissedecek diye çekinilen birileri...
Ödediği her kuruş verginin üzerine titrenilen, bir kuruşu çarçur edilse, geceleri gözlere uykunun girmediği birileri...
Verdiği her bir oy, sanki bir padişah fermanı, bir kral hükmü, bir imparator imzası gibi dikkate alınan, değer verilen, önemsenen birileri...
Her isyanı, her feryadı, her itirazı dikkatle dinlenilen, bahane değil çare, söz değil iş üretilen birileri...
Hakkı her şeyin üstünde tutulan, hakkının küçüğüne büyüğüne bakılmadığı birileri...
Biz bu ülkenin birşeyi olmalıyız, her şeyi olmalıyız.
Ne der diye gözünün içine bakılan biz olmalıyız.
Ne düşünüyor diye merak edilen biz olmalıyız.
Ne istiyor diye titizlenilen biz olmalıyız.
Belki tek bir parça değiliz. Bu yüzden her konuda tek ses, tek renk olamıyoruz. Bu yüzden kararlarımızı uygulamak, itirazlarımızı dikkate almak, hakkımızı korumak o kadar kolay değil.
Belki birilerimizin kararı uygulanırken, bazıları ihmal edilecek. Bazılarımızın itirazı cevap bulurken, bazılarının yeni itirazlarına kapı açılacak.
Ama eğer hak güçlüde değil, güç haklıda olursa, eğer bizim oyumuz, görüşümüz, fikrimiz, inancımız her şeyin üstünde görülürse, eğer adalet hüküm sürerse mutlaka bir çözüm bulunur.
Yeter ki, biz bu ülkenin birşeyi, hem de her şeyi olalım...
20.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|