Kâinat dediğimiz şu muazzam sistem, sayısını bilemediğimiz yıldızlardan ve galaksilerden meydana gelmiştir. Her birisinin ayrı bir kütlesi, hızı ve yörüngesi vardır. Dünyamızın da içinde bulunduğu bu muhteşem topluluk arasında tam bir uyum, âhenk ve denge bulunmaktadır. Sanki onları muazzam ve muntazam bir bağ, birbirlerine bağlamakta, kâinatın intizamı bu şekilde sağlanmaktadır. O koca kütleler birbirine çarpmıyor, birbirinin yolunu kesip vazifesine engel olmuyor, büyük cisimler kendilerinden daha küçük olanları taciz edip yanlarından kovmuyorlar.
İçinde bulunduğumuz dünyaya bakıyoruz, onun da güneş sistemi içinde küçüklüğü ile beraber çok büyük vazifeleri bulunuyor ve bu vazifelerini emniyet ve huzur içinde yerine getiriyor. Kardeşleri olan diğer gezegenlerle aralarında tam bir uyum ve âhenk mevcut.
Dünya üzerindeki canlı cansız, her türlü varlıklara bakıyoruz, onların da aralarında şahane bir dostluk, güzel bir kardeşlik, samîmî bir irtibat görüyoruz. Sanki her şey birbirine görünmez ve güçlü bir bağ ile bağlı bulunuyor.
Atomlardan galaksilere, bitkilerden hayvanlara, meleklerden insanlara ve cinlere kadar, her mahlûk arasında çok hikmetli ve ibretli irtibat ve insicam göze çarpıyor. Bu sarsılmaz bağın ne olduğunu merak edip, mahiyetini araştırınca, aradığımız cevabı Kur’ân’dan ve onun tebliğcisi olan Hz. Muhammed Aleyhisselatü Vesselâm’dan öğreniyoruz. Resûlullah Efendimiz, bir hadis-i kudside Rabbimizin “Habibim, sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım” dediğini bildiriyor. Buradan da, kâinatın mayasında muhabbet olduğunu anlıyoruz. Bediüzzaman Hazretleri de bu durumu “kâinatın bir sebeb-i vücudu muhabbettir” şeklinde ifade etmiştir. Demek ki atomları, molekülleri, galaksileri, insanların kalp ve gönüllerini birbirine bağlayan bu kuvvetli bağ, muhabbetten başka bir şey değildir.
Kâinatın mayası olan sevgi, en çok da insanın kalbinde toplanmıştır. Zira insan kalbi, Cenâb-ı Hakk’ın Cemâl, Kemâl ve Muhsin isimlerinin en parlak bir şekilde tecelli ettiği bir aynadır. İnsan güzele âşık olur, mükemmel olanı ister, kendisine ihsan edeni sever ve sayar. İşte bu duyguları içinde barındıran kalp, insanın çevresine muhabbet nazarı ile bakmasını sağlıyor. Âlemde ne varsa, insanla arasında bir dostluk ilişkisi olduğunu insana gösteriyor. Bu demektir ki, insanın olduğu yerde sevgi, sevginin olduğu yerde insan vardır. Böyle bir kalbe sahip olan insan, her şeye sevgi nazarıyla bakar. Her şey ona dost ve kardeş görünür.
Muhabbetin olmadığı yerde ise, husûmet vardır, hiddet ve şiddet vardır. Eğer insanların kalbinde hakikî sevgi olsaydı, bugün yaşanan vahşet ve dehşet tabloları ortaya çıkmayacaktı. Filistin’de, Irak’ta, Afganistan’da ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanan insanlık dramları yaşanmayacaktı. Kalbinde sevgi taşıyan bir insan, kendi çocuğu için canını verirken, başkasının çocuğuna silâh doğrultup ateş edebilir mi? Filistin’de çocukların üzerine tank sürüp füzelerle ateş açanlar, acaba nasıl bir kalp taşıyorlar? Bunların sevgiden ve insanlıktan nasibi ne kadardır?
İnsanın mayasında, yani fıtratında sevgi vardır. Bu sevgi, Cenâb-ı Hak tarafından kalplere yerleştirilmiştir. Fıtratı bozulmamış bir insan, her şeyi Allah nâmına sever. Çünkü canlı ve cansız her varlık, eşsiz bir san'at eseridir. Sevilmeye lâyıktır. İnsan hem bu san'atlı eserleri, hem de onların san'atkârını sever. Ama bugün bakıyoruz, ağaçlar kesiliyor, ormanlar yakılıyor, sular zehirleniyor, sulardaki canlılar öldürülüyor. Hava, su, toprak kirletiliyor. Dünyadaki ekolojik denge bozuluyor. Sonra da küresel felâketler kapıya dayanıyor. Demek ki bugün insanlığın kâbusu haline gelen küresel ısınmanın da temelinde, sevgisizlik yatmaktadır. İnsanlar dünyayı ve içindekilerini fıtratlarının gereği gibi sevselerdi, dünyayı bu hale getirmezlerdi. Önce fıtratlar bozuldu, sonra ekolojik denge bozuldu diyebiliriz.
Sevgisizliğin, insanların ve dünyanın başına ne işler açtığını yaşayarak görüyoruz. Bediüzzaman Hazretleri ne güzel söylemiş: “Muhabbet, kâinatın bir sebeb-i vücududur” Muhabbet ortadan kalkarsa, kâinatın varlığının da bir sebebi kalmayacaktır. Varlıkları birbirine bağlayan ip kopacak, her şey başını alıp gidecektir. Galaksiler, yıldızlar, güneşler uydular yörüngesinden çıkacak, dünya da başını bir başka gezegene çarpacak ve kıyamet kopacaktır.
İnsanların kalplerinden sevgi uzaklaştıkça, kıyamet yaklaşmaktadır.
24.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|