Cumhurbaşkanlığı seçimleri takviminin başlamasına 23 gün kalırken, tartışmalar da hız kazandı. Bu konuda her kafadan bir ses çıkıyor. Cumhurbaşkanlığı meselesi artık bütün konuşmalara, eylemlere, esprilere konu oluyor. Başbakanlık danışmanları arasında bu konuda takım elbisesine iddiaya girenler bile var.
Bunlar işin başka bir yönü… Seçim takviminin başlamasına az bir zaman kala bakın neler oluyor? Ona bir bakalım…
Birincisi Emekli Orgeneral Şener Eruygur başkanlığındaki Atatürkçü Düşünce Derneği, cumhurbaşkanı adaylarının açıklanmasına 48 saat kala, yani 14 Nisan’da “Cumhuriyet Mitingi” düzenleyecek olması. Emekli Orgeneral Hurşit Tolon da katılacağını açıkladığı miting için Org. Eruygur, CHP Genel Başkanı Baykal’la görüşmüş ve destek verileceği sözünü almıştı. 500 bin(!) kişilik bir gösteri plânlanan bu mitingde öncekiler gibi hüsranla neticeleneceğe benziyor, ama ulusalcı kanat “görevini” sonuna kadar yapma niyetinde…
İkincisi, aynı zamanda Yahudi kuruluşu olan Washington Times, “Türkiye’de görülmemiş siyasî sorunların yaşandığı”nı ileri sürerken, “Kriz, komutanlar ile Erdoğan arasında genişleyen bir çatlağı da içeriyor” diye yazdı. Oysa, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, “Bu ortamda cumhurbaşkanlığı seçiminin ‘c’sini bile konuşmak istemiyorum” demişti.
Üçüncüsü de, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın ortamı gereken açıklamaları… Baykal Salı günü yaptığı grup toplantısında Erdoğan’ın adaylığı konusunda, gerekçelerini sıralarken, “olmaz, olamaz, olmamalı” diyerek gerginliği devam ettirme niyetini ortaya koydu.
Baykal’ın bu çıkışlarının aslında “Erdoğan’ı adaylığa zorlamak” olarak değerlendirenler bile var.
CHP lideri Deniz Baykal’ın yakın çevresine söylediği iddia edilen “Erdoğan cumhurbaşkanı olmamalı. Silahlı Kuvvetler de buna kayıtsız kalmayacaktır diye düşünüyorum” sözü demokrasiye inanan herkesin tepkisini çekmişti. Gerçekten de, askerden bu konuya müdahil olmasını istemek hem millî iradeye gölge düşürüyor, hem de demokrasiye…
Baykal, bir yandan atasözü(!) niteliğinde “Çankaya yokuşu diktir, fıtıkla çıkılmaz” diyerek “fıtık” tartışması başlatırken, diğer yandan partinin kadın kolları Erdoğan’ın sözleri ve AKP hükümetinin uygulamalarından bazı örnekleri “Çankaya Kuşatması” adlı kitapta topluyor. Yani CHP Köşk seçimi için kendine topyekûn bir görev biçmiş durumda…
* * *
Başbakan Erdoğan’ı grup toplantı salonunun önünde beklerken, bazı gazete temsilcileri ile konuştuğumuz konu cumhurbaşkanlığı ve etrafında döndürülen tartışmalardı. Bazı gazeteciler, AKP’nin cumhurbaşkanlığı adayları ile ilgili yaptırdığı ankete takılırken, “Bugün yeni bir liste var” diyor, bir başkası “Bugünkü asıl listeden haberiniz yok galiba. Bugünkü liste kimlerin aday olmayacağı yönündeki liste” derken anketlere gönderme yapıyordu. Tabiî burada bizim aklımıza eşi başörtülü olan, hatta başörtüsü konusunda sıkıntı yaşayan milletvekilleri geliyordu.
Bu arada Başbakan kuliste göründüğünde biraz önce yapılan cumhurbaşkanı adaylığı konusu hatırlatılınca esprili bir ifadeyle, “Bel fıtığı oldum ben malûmunuz. Bel fıtığı olanlar Çankaya’ya çıkamaz” diyerek CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a gönderme yaptı. Biliyorsunuz Baykal, “Orası Muş'tur yolu yokuştur, giden gelmiyor acep ne iştir” türküsünü hatırlatan bir atasözü icat etmiş, “Çankaya yokuşu diktir, fıtıkla çıkılmaz” demişti.
Tabiî Baykal’ın bu sözü yaklaşık 7 senedir o görevde bulunan ve 53 gün sonra görev süresi dolacak olan Ahmet Necdet Sezer’in de bel fıtığı olduğunu aklımıza getirdi. Haftalarca korse kullanmak zorunda kalan Sezer, geçen yıl resmî törenlere ilâç takviyesiyle katılabilmiş, hatta 6 günlük Uzakdoğu gezisini ertelemek zorunda kalmıştı.
* * *
Şimdi, “krizseverler”in beklentisi erkene alınan Millî Güvenlik Kurulu’nun 10 Nisan’da yapılacak toplantıya kaldı. Bu çevreler, bugüne kadar bu tartışmalarda sessiz kalan Sezer’in bu toplantıda veya hemen öncesi bir “çıkış” yapacağını dillendirmeye başladılar. Bu sözlerle Sezer’i harekete geçirmeye çalışıyorlar. Sezer’in Köşk’te komutanlarla görüşmesi buna delil olarak bile gösteriliyor.
Görünen o ki, Türkiye 23 gün daha cumhurbaşkanlığı seçimini tartışacağa benziyor. Hep dediğimiz gibi, bu tartışmaların neticesinde Meclis’in dediğinin olmasıdır. Aksi durumda—ara dönemlerde olduğu gibi—Türkiye kaybeder…
24.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|