“Muhabbet, şu kâinatın bir sebeb-i vücududur, hem şu kâinatın rabıtasıdır, hem şu kâinatın nurudur, hem hayatıdır. İnsan kâinatın en câmi meyvesi olduğu için kâinatı istilâ edecek bir muhabbet o meyvenin çekirdeği olan kalbine derc edilmiştir”1 diyor Bediüzzaman Hazretleri ve bu muhabbetin imanın bir nuru olduğuna dikkat çekerek Cenâb-ı Hakkın bu ihsanla önümüze sonsuz bir nimet, saadet ve lezzet sofrası açtığını belirtiyor.2
Bu seneki Bediüzzaman Haftası faaliyetlerini işte bu kâinatın bir varlık sebebi, rabıtası, nuru ve hayatı olan sevgi teşkil ediyor.
Geçtiğimiz Pazar günü, Risâle-i Nur Enstitüsünün İstanbul Lütfi Kırdar Spor Salonunuda düzenlediği panelde ilim adamları sevginin toplumsal barışı sağlamada yeri ve önemi üzerinde durdular.
Ülkemizin değişik köşelerinde devam eden etkinlikler çerçevesinde değerli dostlarımız Halil Yeşilkaya ve Abdullah Koyuncu’nun Nevşehir-Niğde-Aksaray Risâle-i Nur Enstitüsü temsilcilikleri adına düzenledikleri Bediüzzaman ve Sevgi konferansına biz de 18 Mart Pazar günü Nevşehir Belediyesinin Kapodakya Kültür Merkezi Salonunda Bediüzzaman’a göre ailede sevgi üzerinde durduk.
1200 kadar kişinin tıklım tıklım doldurduğu salonda bilhassa aile husursuzluklarının boy göstermeye başladığı günümüzde küçük bir dünya ve Cennetimiz olan aile hayatında sevginin önemini anlatmaya çalıştık. O küçük dünyamızı Cennete çeviren İslâmın ihya edici hakikatlerinden bir kısmına dikkat çektik. Bütün mesele değerlerimize sımsıkı sarılmaktı. Yoksa aile hayatımız da, toplum hayatı da mahvolurdu.
Akşam da Nevşehir Yeni Asya temsilciliğinde dostlarla Risale-i Nur’un ülfet ve ünsiyet perdelerini yırtan, şok tesiri yapan hakikatlerini mütalaa imkânı bulduk. Pazartesi günü Nevşehir Ticaret Borsası Konferans salonunda hizmet ehli hanımlarla sohbetimiz oldu. Sonra da Üstadın talebelerinden değerli Hasan Okur Ağabeyimizi ziyaret ettik, tecrübe ve hatıralarından faydalandık. Aynı günün akşamı Ürgüp’te Nur’a müştak gençlerle beraberdik.
Misafirperverliğiyle bizi mütehassis eden muhterem arkadaşımız Abdullah Koyuncu Salı günü bize Kapadokya Bölgesini gezdirdi. Kaymaklı’da, Göreme’de, Zelve’de zamanın zulümlerinden kaçan 11. asır Hıristiyanlarının nasıl dağları oyup sığınak edindiklerini ibretle seyrettik. Aynı gün Kayseri’ye geçtik, Ali Göllü kardeşimizin öncülüğünde Kayserili hizmet ehli bayanlarla bir sohbetimiz oldu.
Böylece üç günlük dostlar ziyaretini tatlı bir hatıra olarak mazi sayfalarımıza kaydettik.
Dipnotlar: 1- Sözler, s. 322. 2- A.g.e., s. 324.
22.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|