Hakka vuslatının 47. sene-i devriyesinde bir kez daha rahmetle yad ettiğimiz Bediüzzaman Hazretlerini, bu sene ana teması muhabbet olarak belirlenen programlarla anıyoruz.
Bu programların mesajı, İstanbul paneli konuşmasında Prof. Dr. Salih Tuğ’un vurguladığı gibi, kısa bir süre sonra idrak edeceğimiz Kutlu Doğum Haftası ve UNESCO’nun seneler sonra ikinci kez ilân ettiği Mevlânâ yılı etkinliklerinde aynı paralelde verilecek mesajlarla örtüşerek, yaygın bir sevgi atmosferinin teşekkülüne çok önemli ve ciddî katkılarda bulunabilir.
Gerçek şu ki, yaşadığımız dünyada eksikliği en çok hissedilen değerlerden biri, muhabbet.
Sevgiyi, sadece aşk romanlarıyla filmlerinde işlenen romantik, ütopik ve hayattan kopuk uçuk bir kavram ve fantezi olarak değil, gerçek hayatta bilfiil hissedilen, yaşanan ve paylaşılan bir değer olarak özümseyip hayatımızın her safhasına nüfuz ettirmeye çok ihtiyacımız var.
Bediüzzaman’ın bir asır önce seslendirdiği “Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yok” sözü, bu şiddetli ihtiyacı dile getirmekte.
Bu mânâyı ifade etmek için “fedai” kelimesini seçmesi de ayrıca anlamlı ve düşündürücü.
Çünkü fedailik, hedefe kilitlenmiş bir aksiyonun en ileri, vurgulu ve kuvvetli ifadesi. Ve fedai, hedefine ulaşma yolunda herşeyden vazgeçen ve herşeyi hedefine feda eden kişileri tanımlamak için kullanılan bir söz.
Bu kavram tarihte olduğu gibi günümüzde de daha ziyade ölmek ve öldürmek bağlamında kullanılıyor. Ortadoğu’daki intihar saldırıları bunun en tipik örnekleri.
Oysa Bediüzzaman fedailik kavramını çok daha farklı bir çerçevede gündeme getiriyor.
Asıl fedailiğin sevgi odaklı bir hedef ve ideal için ortaya konulması gerektiğini ifade ederken, muhabbeti kâinatın mayası olarak niteleyen tahkikî iman temelli bir düşünce sistemi geliştiriyor. Ve hizmetini de bu temele bina ediyor.
Muhabbet ve şefkat eksenli bu hizmetin aslî hedefi, insanların öncelikle ebedî hayatlarını kurtarmak ve bu dünyada da imanın kazandırdığı huzur ve saadet iklimiyle buluşturmak.
Hayatını bu hedefe vakfeden Bediüzzaman, Kur’ân’ın bu çağa dersi niteliğindeki binlerce sayfalık eserlerinde, insanlara ebedî kurtuluş yolunu gösteren iman hakikatlerini anlatıyor.
Bu eserleri anlayarak ve hazmederek okuyan bir insan, Yaratıcıyla sevgiye dayalı bir irtibat kurmanın tılsımını yakalıyor ve bu tılsımla, kâinattaki bütün varlıkları, muhabbet mayasıyla vücuda getirilmiş “kardeşler” olarak görüyor.
Ölmeye ve öldürmeye programlanmış fedailiklerle dünyanın cehenneme çevrilmek istendiği bir zaman ve ortamda, fâni hayatları bâkileştirme, insanları bu dünyada da, kabrin ötesinde de huzur ve sükûna kavuşturma hedefine adanmış ulvî bir hizmetin buluşturduğu muhabbet fedaileri, işte böyle pırıl pırıl bir inanç ve düşünce sisteminden yola çıkıyorlar.
Kin, nefret ve husumet üreten ideolojilerin ülkemizde, İslâm dünyasında ve insanlık âleminde yol açtığı çok yönlü ve çok boyutlu tahribat, ancak muhabbet fedailerinin başlatıp en ücra köşeye kadar yaygınlaştıracağı güçlü bir sevgi seferberliğiyle tamir ve izale edilebilir.
Bu seferberlikte yolumuz açık olsun.
23.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|