Ey nefsim! Senden şikâyetçiyim...
Ey nefsim! Bilmiyorum ki sana nasıl hitap edeyim. Bilmiyorum ki nasıl başlayayım sana söyleyeceklerime... Meğer ne kadar zormuş... Oysa hep kendi nefsine hitap ederek başlayan eserler okuyordum. Kimbilir kaç defa “Bil ey nefsim...” diyerek, “Ey nefis!...” diyerek söze başlayan Sözleri okumuştum.
Demek ki hiçbirini doğrudan doğruya sana (ve bana) hitap ediyor gibi okumamışım. Hep başkasının üzerine atmışım o hitapları. Kendi üzerime almamışım.
Hz. Yusuf (as) gibi bir peygamber bile “Nefs-i emmârem daima kötülüğe sevk eder” derken bana ne olmuş ki senden iyilik ummak gibi bir akılsızlığa düşmüşüm.
Hz. Âişe (r.anha) validemiz insanın kendini iyi bilmesinin aslında günahkâr olduğuna delil olduğunu söylerken ne kadar da haklıymış!
Evet, ey nefsim! Evet, ey günahkâr nefsim, senden şikâyetçiyim. Bunca günahın içinde iken kendini iyi göstermeye boşuna çabalama. Rahmet ve af dilenmem gerekiyor artık! İnsanın bu “en büyük cihadını” kimbilir kaç defa kaybettim. “Eyvah aldandık...” Bak ey nefsim; Mesihî diye bir şair varmış. Ne güzel söylemiş bizim halimizi:
“Bu suçlarla beni tartarsa Rahmân
Kırılır arsa-i mahşerde mîzan”
Mesihî bile böyle derken biz ahirzamanın günahkâr nefislerini kim bilir nasıl tartacak Rabbim? Ama sahi, sen ahirzamanda olmanı bahane ediyordun zaten, değil mi?
Sahiden biz hep zamandan şikâyetçiyiz. Ahirzamanın kötülüğünü hiç dillerimizden düşürmüyoruz.
Vakıa, biraz da haklıyız. Çünkü bütün İslâm ümmetinin gelmesinden ve o zamanda olmaktan korktukları ahirzamandayız. O kadar ki bütün ümmet her gün yaptıkları duâlarda bile ahirzamanın şer ve fitnelerinden Rahman-ı Rahîm’e sığınmışlar. Gerçi zamandan şikâyet etmekte haklıyız, çünkü belki de insanlık tarihinin hiç yaşamadığı bir dönemdeyiz. Günah her yerde. Bozgunculuk bir değer olmuş vs...
Ama ey nefsim! Ahirzamanın kötü olması seni temize çıkarır mı sanıyorsun? Bizi (ve kendini) yine kandırıyorsun. Gerçi doğrudan yapılmış bir tezkiye-temize çıkarma yok. Fakat şartlardan şikâyet ederken dolaylı olarak, ey nefsim, kusurlarını örtbas etmeye çalışmıyor musun? Zaman kötüdür diyerek sorumluluktan kurtulmaya çalışmıyor musun? Bunu yapamasan bile ey nefs-i emmâre, işlediğin onca günahı, onca suçu hafif ve küçük göstermeye çalışıyorsun. Ve maalesef başarıyorsun...
Fakat heyhât! Bak bütün o eski zaman şairleri, neredeyse istisnâsız hepsi kendi nefislerinden şikâyet etmişler. Kendi günahlarından ıztırâb duyarak, rahmet dilenmişler. Bak Mesihî’den sonra Muallim Naci ne söylemiş ve yine güzel söylemiş:
“Tevbe yâ Rabbi, hata râhına gittiklerime
Bilip ettiklerime, bilmeyip ettiklerime!..”
Kaldı ki ey nefis, bilmez misin ki; bu insanların hiçbiri senin yaşadığın ahirzamanda yaşamamışlar. Yine ahirzamanın Sözler’inin Sahibi’nin dediği gibi bu zamanda her taraftan yüzer günah hücum ediyor iken onların zamanında durum böyle bile değil. Yani Mesihî’nin, Muallim Naci’nin ve diğerlerinin hiçbirisi senin kadar günah içinde değil. Ama onlar yine de nefislerini temize çıkarmamışlar.
Bak ey nefsim! Ahirzamanın Sözler’inin 26.sının ahirinde bir zeyl var. Orada insanı Allah’a götüren dört hatveden bahsedilmiş. Hiçbirinde ahirzamandan şikâyet etmek yok. Şartların kötü olduğunu belirtmek yok. Halbuki bak ne var daha “birinci hatve”de:
“Felâ tuzekkû enfüseküm” (“Nefislerinizi temize çıkarmayın.” Necm Sûresi, 53:32.) âyeti işaret ettiği gibi, tezkiye-i nefis etmemek. Zira...”
Yine Lem’alar’da aynı şeyleri tekrar yazarken Âhir Zamanın Eşsiz’i bu sefer Peygamberimin (asm) bir hadîsini ekliyor: “Senin en zararlı düşmanın nefsindir!”...
İşte ey aciz nefsim. Ben bunca şeyden sonra artık seni temize çıkarmam, çıkaramam. Seni dost göremem ama bil ki senden şikâyetçiyim....
Evet! Zaman ahirzamandır. Zaman ahirzaman olduğundan nefisten daha fazla şikâyet zamanıdır. Vakit dolmak üzeredir. Vakit nefisten şikâyet vaktidir. Vakit sona yaklaştığından nefisten daha fazla şikâyet vaktidir!
Son sözü benim yerime Sultanlar Sultanı’na bir duâ olarak Osmanlı Sultanı III. Murad söylesin:
“Benim Murat (Ahmet) kulun suçumu affet...
Suçum bağışlayıp, günahım ref’ et...
Resûl’ün sancağı dibinde haşret!
Uyan ey gözlerim, gafletten uyan...
Uyan uykusu çok gözlerim uyan...”
[email protected]
|