Bugün destanlaşan Çanakkale ruhunun 92. yılı. 1915 Mart’ı, martıların Çanakkale Boğazında denizin barut kokusundan kaçtıkları, denizin bile ağladığı mahzun günlerdi.
Bediüzzaman’ın tabiriyle, “Dehrin hâdisâtının verdiği yeis ile şiddetli muzdarip olunduğu” dönemdi.
“Yedi düvel” tepemizdeydi. Daha ileri gitmiş, ensemize yapışmıştı. Şiddetlenen işgal zulmü, Çanakkale’yi teslim almanın hıncıyla dolmuştu.
Tam bu kesafette, iman tekniğe meydan okumuştu. İmanlı göğüsler, hatt-ı müdafaada siper olmuştu. Düşman çizmesi kirletemedi o mukaddes ruhun vatan toprağını. Geldiği gibi gitti. Tekfurlar, Ali Çavuş’u, inancını, haşmetini ve birliğini aşamadı.
Hayat durmuş, siperler çökmüş, insanlar bedenlerinden bezmişken; iman cevheri, zafer meş’âlesi şehitlerin aziz ruhunda âbideleşti, muvaffak oldu ve Çanakkale geçilemedi. Mütecaviz kuvvetler püskürtüldü.
Merhum Akif’in “Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor / Bir hilâl uğruna Ya Rab, ne güneşler batıyor” dizeleri, bizi saran vecdin, şahlanışın ve manevî atmosferin vakur iz’ânını haykırıyor.
Evet, her şey bir hilâl uğruna. Hilâl, Müslüman olmadır. İslâm dünyasının sembol karakterini terennüm eder. “Batan güneşler” şehitlik şerbetini tadarken, gündoğumunun, doğuşun, yeniden dirilişin, müstakiliyetin, izzet ve şerefin doğduğu rahmet tecellileriydi. O fedakâr ruh, o asil ecdat, o sinmeyen güç ve vicdanın sesine koşan pak simalar, bize bugünleri bahşeden Rabbimize birer elçi oldular, vesile oldular.
Çanakkale ruhu; bir hamasete kurban gitmemeli. Ulusalcı nöronlara da âlet edilmemeli. Resmî tarihin gölgelediği bir siyasî portreye de dönüşmemeli.
Çanakkale; bir tarih şuurudur. Varlık olmanın asaleti ve yüksek idealin dirisidir. Bunlar; din, vatan, millet ve ortak idrak idealiydi. Çanakkale ruhu, bugün muhtaç olduğumuz yekvücut dirlik ve birliktir. Çanakkale; Türktür, Kürttür, Araptır, Lazdır, Çerkezdir, Gürcüdür, Acemdir… Çanakkale, Türkiye’dir. Anadolu’dur. Hayatın ölümle mükâfatlandığı mukaddestir. Çanakkale; ortak ruhumuzdur, Osmanlı mirasıdır, bütünlüğümüzün simgesi bir yakarıştır.
Sosyal, siyasî, fikrî ve dinî yönleriyle toplum katmanlarının harmanlandığı birlik havuzudur.
Çanakkale ruhunda, Anadolu’nun bütünlüğü ve birleştirici kimyası var. Tarihten gelen din ve milliyet karması bir yüceliğin, İslâm’a ve mukaddes değerlere sahip çıkma azmi, vatan topraklarını menfur emellerden koruma samimiyeti var.
Çanakkale’de imanın zaferi, İslâm’ın izzeti ve Müslüman milletin topyekûn muvaffakiyet duasının tecellisi var. Çanakkale Destanı, bugünkü sosyal kaoslara ve aşamadığımız problemlere ruh verecek bir çerçevedir. Beraberliği ırkî, mahallî ve idarî mekanizmaların üstünde, ortak paydanın vatan sathında tomurcuklaştığı ortak hedefe yönlendirme ile mümkün olabilir.
Bu vatanın her karış toprağında, her vatan evlâdının kanı var, teri var, geçmişi var, izi var ve bugünden yarına söyleyecek sözü var. Bu demokratik paydada ve hukukî eşitlik prensibinde hayata geçirdiğimiz takdirde, nice Çanakkale abidelerini teknolojinin ve medeniyetin geçilmez dediği kalelerine dikeriz. Bunu muhabbetle, şefkatle, ön yargısız ve birbirini anlamaya dayalı fikrî zenginliklerimizi birbirinin yüce hislerine emanet ederek ve katarak temin edebiliriz. Ali Çavuş, bir yürek ve azimdir. Bir vatan umududur. O umut ve sevda bugün de yarın da vardır.
Bize düşen, bu enerji kanallarımızı birbirine açmak, o ruhu bugün de kaim kılmak ve ders alıp ibret levhası olarak önümüze koymaktır. Bu vesileyle aziz hatıraları mukaddes mânâda gizli bütün şehitlerimizi rahmetle yad ediyoruz.
Allah rahmet etsin.
18.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|