Cumhurbaşkanlığı seçimi, gün saymaya başladı. Bir aydan az bir süre kaldı. Siyasetin bütün aktörleri ve diğer “kuvvetler,” kendi açılarından pozisyon almaya çalışıyorlar. CHP canibinde demokrasiye hazımsızlık varken, diğer partiler daha mutedil ve demokratik bir muhalefet sergiliyor. Muhalefet elbette hakkını kullanmalı, ancak demokratik teamülleri ve sonuçları kabullenmek şart.
İktidar kanadına gelince, AKP’nin anket vasıtasıyla teşkilâtlara gönderdiği isimler var. Bu isimler; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte Vecdi Gönül, Beşir Atalay, Mehmet Aydın ve Köksal Toptan. Erdoğan dışındaki adaylara bakıldığında, ortak özellikleri şunlar;
1- Atalay ve Toptan hariç millî görüş geleneği dışındaki isimler.
2- Eşlerinin başı açık.
3- Daha merkeze ve devletin genel kabul sınırlarına yatkın isimler.
4- Üzerinde uzlaşma sağlanma şansı düşünülen şahsiyetler.
5- Olgunluk düzeyleri, uyumluluk ve mutedil oluşları.
Bu noktadan bakıldığında, genç, dinamik, belirleyici, millî görüş geleneğinin köklü temsilcisi, AKP kurucusu ve teşkilâtların banisi konumunda sadece Recep Tayyip Erdoğan görülmektedir.
Bu yönüyle irdelendiğinde, teşkilâtlar kendilerine daha yakın gördükleri, temsil ve popülaritesi yüksek, ayrıca liderleri kabul ettikleri Erdoğan’ı tercih edebilirler.
Daha soğukkanlı ve genel uzlaşmaya dayalı, akl-ı selim içinde bir bakışla teşkilâtların kurumsal kültürleri olmuş olsaydı, o zaman da belki Vecdi Gönül’ü tercih ederlerdi. Yani tarafların uzlaşma zeminini en iyi temsil eden Sayın Gönül görünüyor.
AKP tabanının saygı ve duygu anlamında bir yakınlık saiki ve bilgelik vasfıyla aday belirlemesi halinde, Mehmet Aydın Hoca öne çıkıyor.
Köksal Toptan’ın DYP tabanlı merkez sağda konumlanmasından dolayı, AKP teşkilâtlarında fazla rağbet göreceğinden emin değilim. Merkez kavramına en uygun isim olduğunu ve belli mahfillerin uzlaşacağı isim olarak öne çıkarılabileceğini tahmin ediyorum. Geçmişte de DYP-SHP koalisyonunda Millî Eğitim Bakanlığının DYP’de kalmasıyla birlikte SHP’nin kabullendiği bir isimdi. Belli hassasiyetlere duyarlı davrandığı bilinmektedir.
Beşir Atalay, başarılı bir bakan. Aynı zamanda bilim adamı. Ancak Başbakan’a yakınlığı daha belirgin görünüyor. Uzlaşılan değil de, parti tabanı için öne çıkarılan bir isim olarak düşünülmüş olabilir.
Tayyip Erdoğan dışındaki isimlerin hepsi, Başbakanla, hükümetle en uyumlu ve “Söz dinleyen” isimler. Bu duruma dikkat edildiği göze çarpıyor.
AKP’nin kurucu dörtlüsü Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Abdüllatif Şener ve Abdullah Gül arasında sadece başbakan kendini göstermiş. Diğer adaylar, iddialı ve teşkilât üzerinde ağırlığı olan isimler. Parti için bir yarışmanın veya aktif destek uyandıracak bir müzakerenin yapılmasından sakınıldığı izlenimi veren bir yaklaşım söz konusu.
Yani sonuçta Erdoğan olacak, bu arada “müşavere” edilmiş olacak. İddialı cumhurbaşkanını sembolize eden aday kendisinde kalacak.
Bu şartlarda Erdoğan’ın köşke çıkması, demokrasi geleneği ve hazmettirme açısından doğru bir tercih olur. Emine Hanımın başörtüsü ile köşkte eşine refakat etmesi kadar normal bir şey olamaz. Demokrasi, siyasî tercih, kuralları işletme, bazı ön şartlı bakışları ve sınırlamaları kırmak açısından doğru bir adımdır.
Köşke çıkarken, Tayyip Erdoğan’ı bekleyen ciddî bir sınav da var:
1- Eğer köşkten partiyi yönetmeye ve elini içerde tutmaya çalışırsa, Cumhurbaşkanlığı da, kendisi de, AKP’de yıpranır. Tarihî tecrübeler, Özal ve Demirel örnekleri bunu göstermektedir.
2- Erdoğan, daha tahammüllü, yutkunmayı bilen, çatışmadan uzak ve herkesin cumhurbaşkanı olma sükûneti gösterebilecek mi? Göstermesini dileriz. Ancak mizacın bir gerçeği var ki, bunu da göz ardı etmemek gerekir.
Kuvvetler ayrılığı ve denge politikası içinde demokratik süreci işleten, görüntüsü kadar zihni de sivil bir halk temsilcisine, cumhurun reisine, yeni dönemde emniyet supabı olacak vasıfta bir cumhurbaşkanı elzemdir.
Erdoğan cumhurbaşkanı olacaksa bu iki şarta dikkat etmeli.
19.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|