Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Zafer AKGÜL

Bir-inci Ağabey



Onu 1980’li yıllarda ‘Üç Mehmetler’in birincisi olarak duydum ilkin. 12 Eylül İhtilâline ve anayasasına karşı çıkan Mehmet Fırıncı, Mehmet Kutlular ve Mehmet Emin Birinci Ağabeyler için kullanılırdı ‘Üç Mehmetler’ tabiri.

İlk defa 80’li yılların başlarında Cağaloğlu’ndaki Sözler Yayınevinde ziyaret ettim. 40-45 saniyelik tokalaşma sürecinden sonra önündeki risâleden okumaya devam etti. Bu kadar sene bu dâvânın içinde bulunmasına ve her satırını neredeyse ezbere bilecek kadar risâleye aşina olmasına rağmen, hâlâ ilk defa okuyormuş gibi dünyayla ilgilenmeden, vaktini zayi etmeden kitaba yönelmesi beni şaşırtmıştı.

Başka bir zaman da Nişantaşı’ndaki dersanede Fırıncı Ağabeyle birlikte gördüm. Fırıncı Ağabeyin daha mülâyim ve konuşkan mizacı yanında Birinci Ağabeyin vakarı, az konuşması ve ciddiyeti beni bayağı düşündürdü. Fırıncı Ağabeye sempati duyuyordum. Benim mizacıma daha uygun yapıdaydı. Birinci Ağabey bana daha sert ve soğuk gibi görünürdü. Bilâhare Kutlular Ağabeyle mülâki olunca benim dünyamda Birinci Ağabey tatlı/sert konumunda yer aldı. Kutlular Ağabeyin yanında sertlik hususunda mülâyim bile sayılırdı artık. Her birinin yeri ayrıydı bu hizmette ve mizaç farklılıkları sahabelerin farklı mizaçları gibi lâzımdı.

Birinci Ağabey namaza çok önem verirdi. “Abdesti genç gibi al, namazı ihtiyar gibi kıl” meselini anladığım şeklinden farklı yapmıştı. Abdesti de özenle ve yavaş yavaş alıyordu. Bir keresinde abdest almasının yarım saat kadar sürdüğüne şahit olmuştuk. Son görüşmemizde namazı vaktinde kılmaktan, namaz tesbihatına devamdan ve risâleyi sürekli okumaktan bahsetti. Bir de siyasete bulaşmamaktan.

Bu yazıda asıl bahsedeceğim mesele “Son Şahitler, c. 4”te bizzat kendisinin duygulu bir üslûpla bahsettiği mübarek, elleri öpülesi, ayaklarının altına yüz sürülesi mübarek annesiydi.

“Senenin hemen her günü oruç tutan, mütevekkilâne, saburâne kaderin çizdiği istikamete boyun eğen” bu mübarek ana, hizmetlerden, hapislerden fırsat bulup ayda yılda bir kere kendisini görmeye geldiğinde biricik oğlu Birinci Ağabeye o gece evde kalamadan Allahaısmarladık deyip gidebilme ihtimaline alıştığı için ilk sorusu “Ne zaman döneceksin?” olurdu. ”Kaç gün kalabileceksin?” demezdi rahmetli anası. Şefkatini, sevgisini hep gizli tutar, gözyaşlarını içine akıtırdı.

Komşular onun bu haline hayret eder, “Bir tek oğlun var, niye salıveriyorsun, biraz yanında kalsa ya?” diye sitem ederlerdi. Bu sitemlere karşılık “Ne yapalım işleri, güçleri fazla.. Onu bekleyen hizmetleri var. İnşaallah ahirette beraber oluruz” cevabını verirdi.

Birinci Ağabeyin annesinin, köyde hemen herkesin kursağında yemeği vardı, kerim ve cömertti. Kimseyi incitmezdi. Köylü ona melek gibi bir insan nazarıyla bakardı. Mahallî tabirle ‘Cennet böceği’ derlerdi. Tahsil görmemişti. Yalnız Kur’ân okumasını bilirdi. Tarla işlerinden fırsat buldukça koyun postundan seccadesine çömelir, bir dervişin ahenkli yalpasıyla sağa-sola yalpalayarak Kur’ân’ını, evradını okurdu.”

O yıllarda yetmiş beş yaşlarındaki bu ana, CHP’li köy muhtarının ihbarıyla, evde risâle okumak ve bulundurmak suçundan bir jandarma baskını ile mahkemeye çıkarılmıştı. Oğlu Mehmet Birinci Ankara hapishanesindeyken ana Karadeniz’deki memleketinde “ayin yapmak, devleti ele geçirmek, şeriatı getirmeye çalışmak, dini siyasete alet etmek“ suçlarından yargılanıyordu. Birinci Ağabeyin “Anamdı. Başımı kucağına koyup beni büyüten anam… Çileli günlerin bütün ıztırabını yüreğine gömerek bana, kardeşlerime hep iyiyi, güzeli anlatan anam. Anam. Devletin düzenini değiştirmekten sanık” diye bahsettiği bu ana ve analar hizmetin gizli, görünmez kahramanları. İşte böyle evlât hediye ettiler bu topluma. Bu analar nice Zübeyirler, Tahiriler, Birinciler, Fırıncılar yetiştirdiler.

İşte Birinci Ağabey vefatıyla hizmetlerini tamamlayıp Hak’ka, Resulullah Efendimize... Ve sevgili Üstadına kavuşurken; aynı zamanda “Cennet Böceği” diye tanınan o mübarek anasına da kavuştu. Dünyada doya doya göremediği evlâdına—hizmeti ve külfeti biten biricik ve birinci evlâdına —o mübarek ana artık şefkatle ve iftiharla sarılabilecektir. Âlem-i Ukbada artık haşir sabahına kadar birlikte olabileceklerdir. Allah gani gani rahmet eylesin. Bizi onların yolundan ayırmasın. Amin.

07.04.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (31.03.2007) - ODTÜ'lülerin gözü açılmış

  (24.03.2007) - Nevruz bize ölüm günü olmasın!

  (17.03.2007) - Namus ve kamus

  (10.03.2007) - Andıç ve yandıç

  (03.03.2007) - Amasya'nın bardağı

  (24.02.2007) - Mehdiyyet meselesi

  (10.02.2007) - “Anlayana laiklik,” anlamayana zurna!

  (25.01.2007) - Direktman Dink mi?

  (18.01.2007) - Uzağı görememek

  (11.01.2007) - Asya münafıkları

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004