Bir”inci” ağabeyi yolcu ettik. Yıldızlar tek tek sönüyor... Fatih Camii’nde “hakkımızı helal ettik.”
Acaba;
O bize hakkını helal etti mi?
“Nurtaşı”nda bir yıl kaldığımız dönemde ondan çok şey öğrendik. Vaktinde namaz kılmayı, disiplini... Ve “takkesiz namaz kılmama”yı.
Risale-i Nur’u en çok onun ağzından dinlemeyi severdim. Konuşur gibi okurdu. İzaha ihtiyaç bırakmazdı.
Her sabah namaz vakti, herkesten önce kalkar, ilk safta yerini alır, beklerdi. Gençlerin imamlık yapmasını isterdi. Yoksa, cüppeyi sırtına geçirirdi.
Gazeteye ilk başladığım dönemlerde sık sık yurtdışına giderdi. Hayatına baktığınızda aslında hep böyleydi. 1952 yılında “Nur”larla ilk tanışması... 1953’te Üstad’la ilk kez yüz yüze gelmesinden bu güne kadar, dâvâsından milim sapmadı... Ve hizmetlerine devam etti.
Aslında onun cenazesi, cenazeden çok umumi bir ders gibiydi.
İlk ders Fatih Camiindeydi...
İkinci ders; Eyüp Sultan Mezarlığındaydı.
Bu derste kimler yoktu ki. Herkes vardı, hepimiz vardık.
“Asayişin muhafızları” nöbetteydi.
Ben burada iki türlü bağ gördüm.
Birinci Ağabeyin yakınları ile olan bağı...
Ve; Uhuvvet ve tesanüdün getirdiği bağ...
Görüldü ki, uhuvvetin getirdiği tesanüd burada demir yumruk gibi kendini gösterdi.
Ben burada Bir”inci” ağabeyi anlatmaya çalışıp hamaset yapmayacağım. Haddim değil. Zaten onu en iyi anlatan, kendisiydi. Hayatı ortada.
Bize düşen hayatından ibret almak ve ondan öğrendiklerimizi tatbik etmek; Risale-i Nur’u sanki neşrediyormuş gibi dört elle sarılmak ve sahiplenmek.
Benim için “üçüncü ders,” bir sonraki gün Muhterem Mehmet Fırıncı Ağabey ve Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ı “Gündemin Nabzı” (Bizim Radyo) programına konuk etmek oldu. Bu dâvâya hizmet eden Mehmet Birinci Ağabey’i, Fırıncı Ağabey’in ağzından dinlemek ayrı bir zevkti. Kutlular ve Fırıncı Ağabey’in “el ele” hatıraları “yadetmesi” ile tarihe bir not düştük.
Allah gani gani rahmet eylesin.
07.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|