Kur’ân’ın işaret ettiği, Hz. Ali’nin Celcelutiyesi’nde, Gavs-ı Azam’ın Fütûhu’l-Gayb’ında tebşir ve taltif ederek alkışladığı yüce ve nurânî bir davanın mensuplarıyız. Şimdi ve istikbalde yapacağı hizmetler nispetinde bu manevî kahramanların duâ ve iltifatlarına mazhar olmaya aday bahtiyar bir topluluktur bu nurânî ekol.
Başta mü’minler olmak üzere bütün insanlığı, okyanusların azgın dalgalarına rağmen sahil-i selâmete çıkaracak olan gemide bu yüce dâvânın bütün mensupları mürettebat, sâir insanlar yolcu... Gemiyi sağ salim sahile çekmekle vazifeli mürettebat ile bu mürettebâta canlarını, mallarını emanet etmiş olan yolcuların konumunu ve mesuliyetlerini izaha gerek yoktur sanırım.
Çok önemli bir vazifeyi, oldukça ağır bir misyonu yüklenmiş olan Bediüzzaman ve onun etrafındaki çok sınırlı sayıdaki dâvâ adamı, her türlü tehlikeyi göze alarak, akla gelmedik zahmet ve meşakkatlere katlanarak, canları, malları pahasına bu yüce emaneti şanla şerefle günümüze taşıyarak bize tevdî ettiler.
Başta Üstad ve sonrasında bu kudsî emaneti devralan o hizmet erlerinin, aşkla şevkle, onca mani ve engellere rağmen adeta destanlar yazarak ortaya koydukları nurânî hizmetlerde, bu gün sanki bir rehavet, bir atalet hissediliyor gibi. Himmet ve gayretlerde, şevk ve ciddiyetlerde sanki bir geriye gidiş seziliyor gibi. Daha açık bir ifade ile, önümüze serilmiş bütün maddî imkânlara ve nimete, hazır bunca hizmet erbabına ve daha sayamayacağımız bir çok imkâna mukabil, gerekli performansı gösterebiliyoruz diyebilir miyiz? Veya geçmişte hizmet erbabının içinde bulundukları binbir imkânsızlık ve zorluklar, bizim şimdi içinde bulunduğumuz her türlü fırsat ve imkânlarla kıyas edildiğinde, hizmet noktasında nerede olduğumuz herhalde kendiliğinden anlaşılır.
Bana göre bu rehavet ve tevakkuf hâlimiz üzerine kafa yormalı, ciddi değerlendirmeler yaparak bir çıkış yolu bulmalı. Her halükârda eski şevk, heyecan ve gayretimizle bütün insanlığın muhtaç olduğu ve görmek istediği bu nurlu dâvâyı, lâyık olduğu mevkiye getirmeliyiz.
Hizmetlerdeki bu durağanlık ve rehavete sebep olacak bizce bilinen veya bilinmeyen bir çok sebep varsa da; görebildiğim kadarıyla en dikkat çekeni, dünyevîleşme marazının nur câmiasını da etkilemesi ve bu tehlikeli gidişâtın himmet ve gayretlerimizi pasifize etmesiyle birlikte gündemlerimizin ilk sıralarını ahirete bakan hizmetler yerine, dünyaya bakan meşgalelerin işgal etmesidir.
Diğer önemli bir sebep de, kaderin bir tecellîsi olarak, geçmişten bugüne, hakkıyla birlik-beraberliğin sağlanamaması ve bu durumun avam-ı ehl-i iman nezdinde çok büyük ihtilaflarmış gibi görülmesi. Bu gibi durumların da, camianın genel durumu bakımından müsbet izlenimler bıraktığı söylenemez.
Çok basit sitem ve soğuklukların dahi, nurânî hizmetler üzerindeki menfî tesirlerini göz önünde bulundurursak, göze gelen bir saçın bir dağı setrettiği gerçeğinden hareketle, sebebi ne olursa olsun, hizmet erbabı arasında olabilecek incinmelerin, kırgınlıkların bu hizmetlere vereceği zararları düşünerek böyle durumlara karşı dikkatli olunmalı ve vukuunda hemen tamiri cihetine gidilmeli.
Geçmişte olan kırgınlıklara, dargınlıklara bir sünger çekmeli; bundan sonra olması muhtemel incinmelere, küskünlüklere de prim vermeden yüklendiğimiz şu ulvî dâvâmızın hatırı ve şerefi için, daha bir gayret ve ciddiyetle nurânî hizmetlerimizi birlikte daha ileri seviyelere taşımalıyız.
Unutmamalıyız ki, Bediüzzaman’ın yıllar önceden haber verdiği, “Alevleri göklere yükseliyor, içinde evlâdım yanıyor!” diyerek feryat ettiği ve bütün insanlığı tehdit eden o dehşetli yangın, bugün hâlen devam ediyor.
Bu korkunç yangını söndürecek manevî itfaiye erlerinin nur hadimleri olduğunu düşünüyorum. Bu yangının ancak ve ancak Risale-i Nur’dan nebeân edecek olan Nur damlalarıyla söndürülebileceğini tahmin ediyorum.
Kısaca mesuliyetimiz büyük, yükümüz ağır, vazifemiz çok, yolumuz uzun...
Muhtaç gönüller, aç ve susuz kalp ve ruhlar Kur’ân’ın hakikatlerini bekliyor. Bu acib, bedbaht asrın darda kalan, hasta insanı, devâyı, şifâyı arıyor.
Haydi öyle ise, Nur hadimlerine durmak yok... Birlikte hizmete devam...
01.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|