17 Mart’ta çıkan “Başörtüsü ve 28 Şubat” yazınız üzerine fikirlerimi iletmek istiyorum.
28 Şubat sürecinde MGK’da alınan kararlara dayanarak başörtüsü yasağının uygulanmasına büyük hız ve önem verilmiştir. Ayrıca Kur’ân kursları, İHL’ler ve dinî vecibelerini yerine getiren vatandaşların kurdukları vakıf ve yurtların denetim altına alınmasında sıkı kararlar alınmış ve derhal uygulanmaya konulmuştur.
Bugün bu kararların uygulanması biraz yumuşatılsa da başörtüsü yasağı ve çocukların Kur’ân öğrenmesi konusundaki yasak devam etmektedir. Bu durum maalesef değişmemiştir.
Başörtüsü sorunu özetle ve bir sloganla şöyle ifade edilebilir: “Ömür biter, sorun bitmez.”
Aslında bu sorunu çözmek bazı çevrelerin ileriye sürdüğü gibi zor değildir. AİHM kararlarından sonra, anayasanın 24. maddesi değiştirilip biraz daha açıklığa kavuşturulmuş olsaydı bu sorun şimdiye kadar çoktan bitmiş olacaktı. Çünkü 24. maddede “insanların inançlarından dolayı kınanamayacakları” ifadesi yer almaktadır. Bu “kınanamayacaktır” ifadesinin önü biraz takviye edilerek daha kolay anlaşılır hale getirmek için kapsamı genişletilebilir ve böylece sorun köklü bir çözüme kavuşturulabilirdi.
Hükümet şimdi de bu sorunu, anayasa değişikliğini göze alarak çözebilir, çözmelidir.
Hükümetin şimdiye kadarki uygulamalarına karşı yürütülen faaliyetler gerginliğin azalmadığını, çoğaldığını göstermektedir.
Bugün Çin Meclisinde bile başörtülüler temsil edildiği halde, bu hak Türkiye’deki başörtülü bayanlara henüz tanınmamıştır. Böyle bakıldığı zaman demokrasi ve inanç özgürlüklerine saygı bakımından komünist Çin’den daha geri bir duruma düşmekteyiz. Bu, övünülecek ve savunulacak bir durum olamaz.
Merve Kavakçı’nın başına gelen olayı ve haksızlığı biliyoruz. Ona ilâve olarak Belediye İl Genel Meclislerine seçilen başörtülüler de görevlerini yapamaz duruma düşürülmüşlerdir.
İslâma doğrudan saldıramayanlar bu heveslerini başörtüsü, Kur’ân kursları, İHL’ler ve dinî vecibelerini yerine getiren kamu görevlilerine ceza vererek tatmin etmeye çalışıyorlar.
Bazı ilâhiyatçı ve hukukçuların yasağı desteklemeleri yasakçıların gücünü artırmıştır. Başta Yeni Asya olmak üzere bazı gazetelerin yasağa karşı çıkmaları ve köşe yazarlarının hedeften hiç ayrılmama konusunda gösterdiği samimiyet ne yazık ki yasağı kaldırmaya yetmemiştir.
Başörtüsü yasağı yükü Türkiye’ye daha fazla çektirilmemelidir. Bu yasak başörtüsüyle sınırlı kalmıyor, başka hakları da alıp götürüyor.
Unutulmamalıdır ki, idare ve mahkeme kararları ile Kur’ân hükümleri değiştirilemez. Kim ne yaparsa yapsın, nasıl karar alırsa alsın, başörtüsü İslâmdan kaynaklanan bir dinî vecibedir.
İslâm dini ortadan kaldırılmadığı müddetçe başörtüsü de ortadan kaldırılamaz. Biliyoruz ki, İslâm dinini ortadan kaldırmaya hiç kimsenin gücü yetmez. Yüce Allah “Dini Ben gönderdim, koruyucusu da Benim” buyurmaktadır.
Başörtüsü yasağı konusundaki ısrarlı görüşlerinizden dolayı sizi kutluyor ve başarılarınızın devamını Yüce Allah’tan diliyorum.
Mustafa Başoğlu Sağlık-İş
Sendikası Genel Başkanı
01.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|