Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan Adalet Bakanıyla Müsteşarına yöneltilen suçlamaların arkaplanı giderek aydınlanıyor.
Bu hususta özellikle, emekli Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel’in yaptığı açıklamalar önemli.
Buna göre, geçen sene Yargıtay’da 10 üyelik boşaldığında yüksek mahkeme başkanlığı Adalet Bakanlığına bir yazı yazarak durumu bildirmiş. Bakanlık da konuyu HSYK gündemine taşımak istemiş. Ancak seçim yaptırılmamış.
Çünkü o günlerde yüksek kurulda da iki üyelik boşalmış ve Cumhurbaşkanınca doldurulmaları beklenmiş. Ve yeni Yargıtay üyelerinin seçiminin, bu atamalarla “belli bir görüş” lehinde çoğunluk sağlanarak yapılması hesap edilmiş.
Ama bu hesap, hükümetin, Yargıtay’ın bir kısım görevlerini istinaf mahkemelerine devredip, yüksek mahkemedeki daire ve üye sayısını azaltmayı öngören yasa tasarısıyla zora girmiş.
Ve bu defa da Bakanlık bu tasarıyı gerekçe göstererek Yargıtay’a üye seçimini istememiş.
Çünkü tasarı kanunlaştığında Yargıtay’daki üye sayısı 250’den 150’ye düşecekmiş. Dolayısıyla, yeni üye seçmeye gerek kalmayacakmış.
Burada, HSYK’nın yapısını da bilmek gerekiyor. Kurul, beş yüksek hakimle Adalet Bakanı ve Müsteşarından oluşuyor. Gündel’e göre, geçen yıl Sezer’in iki yeni üyeyi atamasından sonra kurulun yüksek hakim üyeleri Bakan ve Müsteşarıyla diyalogu tamamen kesen bir tavra girmişler.
Yargıtay’a üye seçme işini tümüyle kendi aralarında yapmak isteyen HSYK üyelerinin bu tavrının ardındaki asıl niyet Ahmet Gündel’e göre şu:
“23 üyenin tamamını kendi yandaşlarından seçerek Yargıtay’da mutlak çoğunluk elde etmek, kadrolaşmanın ötesinde bunu mutlak hakimiyete dönüştürmek. Anayasal kuruluşlar aracılığıyla hükümetleri kuşatma altına almak.”
Ahmet Gündel, olayın sadece Yargıtay’a üye seçme meselesi olmadığını, iktidara gelemeyenlerin Türkiye’nin geleceğinde halk iradesinin karşısına bürokrasiyi çıkarma hesabının söz konusu olduğunu söylüyor (Zaman, 26.3.07).
Yargıtay’da çoğunluğu elde etmek devlet içi dengeleri belirleme açısından da çok önemli.
Çünkü bu yüksek mahkemenin üyeleri, temyiz merciinde görevli olmaları hasebiyle yaptıkları işlerin yanında, Yargıtay Başsavcısını, Anayasa Mahkemesinin bir kısım üyelerini, Yüksek Seçim Kurulu üyelerini, HSYK’nın Yargıtay kontenjanındaki asıl ve yedek altı üyesini, Yargıtay Başkanını ve daire başkanlarını seçiyorlar.
Hal böyle olunca, Gündel’in “içeriden” bir isim olarak yaptığı değerlendirmeler ve “CHP gibi, anayasal kuruluşları ‘kale’ olarak görenlerin de önemli menfaatleri var” diyerek seslendirdiği “kadrolaşma” uyarıları ayrı bir ciddiyet ve önem kazanıyor. Bu çabaların bizatihî Yargıtay içinde de rahatsızlığa yol açtığı ve bu durumun üyelerce Başkana iletildiği haberleri de.
Bu bilgiler ışığında olaya bakıldığında, Adalet Bakanınyla Müsteşarının tavrı anlam kazanıyor. Ama ne yazık ki, dünkü toplantıdan çıkan sonuç bu tavrın pek fazla dayanamadığını gösteriyor.
Keşke “Yargıtay reformu” tasarısı Mecliste CHP’nin engellemeleri aşılamayarak sürüncemede bırakılmasa ve olayın krize dönüşüp bu şekilde sonuçlanmasına meydan verilmeseydi...
28.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|