“Adalet mülkün temeli” olduğuna göre, adaletle hükmetmeye ve âdil olmaya dair ne kadar vurgu yapılsa yeridir. Çünkü günümüzde insanların en çok şikâyet ettiği konuların başında ‘adaletle hükmedilmediği’ yönündeki şikâyetler gelmektedir.
“Adaletle hükmetme” deyince akla sadece ‘hukuk ve mahkemeler’ gelmemeli. Bu konudaki sıkıntı, en başta hukuk sisteminde olmakla birlikte başka sahalarda da kendisini hissettiriyor. Bir işçi, aldığı ücretin azlığından şikâyetle, ‘patron’unun haksızlık yaptığından bahisle ‘adalet’ isterken; bir öğrenci de aldığı düşük not sebebiyle haksızlığa uğradığını dile getirebiliyor.
Hukuk sisteminde yaşanan sıkıntıları en başta hukukçular biliyor ve görüyor. Öyle ki, her önemli ‘hukuk günü’nde, devir-teslim törenlerinde bu yöndeki şikâyetler dile getiriliyor. Hatırlamak lâzım; “Vicdanla cüzdan arasında sıkışmak istemiyoruz” diyen de hukukçu kimliği taşıyan bir isimdi. Önemli görevlerde bulunan hukukçular, bilhassa emekliliklerinden sonra dikkat çekici açıklamalar yapıyorlar. Sistemin tıkandığı söylenerek sıkıntıların aşılması için onlarca, yüzlerce teklif gündeme getiriliyor.
Son yıllarda, büyük maddî yatırımlar yapılarak ‘adalet saray’ları yenileniyor. Artık adliyelerde, ‘daktilo’ seslerinden ziyade, ‘klavye’ sesleri duyuluyor. Peki, bu maddî yatırımlar ‘hukuk sistemi’nin sıkıntılarını sona erdirebildi mi? Maddî yatırımlar elbette çok faydalı olmuştur, ama sıkıntıların sona erdiğini söyleyebilmek mümkün değildir.
Mevcut haliyle Türkiye’deki en büyük ‘adalet sarayı’ olan Bakırköy Adalet Sarayının hizmete açılış töreninde konuşan Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in konuşmasına bakılırsa sıkıntılar bitmiş değil. Adalet Bakanı, çok sayıda ‘adalet sarayı’nı hizmete açmış olmakla haklı olarak övünüyor. Fakat bilinmelidir ki, ‘adalet’ dağıtımı için ‘saray’dan ziyade, zihniyet değişimine ve ‘adil hukukçu’lara ihtiyaç vardır.
Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk’un aynı günlere denk gelen açıklaması ‘yargı’daki sıkıntının kaynağını ortaya koyuyor. Öz İplik-İş Sendikasınca Gaziantep’te düzenlenen ‘’Düşünce Özgürlüğü ve Demokrasi’’ konulu panelde konuşan Selçuk, TCK’nın 301. maddesiyle ilgili bir sorun olduğunu belirtmiş.
Selçuk, şöyle konuşmuş: ‘’Sorun şudur: Kimileri 301. maddeyi kutsallaştırdılar. Hiçbir hukuk kuralı kutsal değildir. Her an değişmeye hazır olması gerekir, çünkü yanlışlıklar olabilir. Ama, Türkiye’de öyle olmamıştır. Öyle Türklüğe hakareti boş bırakalım sorunu filan değil. Nedir sorun? Hukuk açısından sorun vardır. 301. maddenin düzenlenişi yanlıştır, sakattır. Niçin? 301. madde bütün ceza yasalarının temelini oluşturan, anayasalara ve uluslar arası sözleşmelere giren temel bir ilkeye aykırıdır. Nedir o ilke, suçların yasallığı ilkesi. Çünkü, suçları öyle düzenleyeceksiniz ki, insanlar, yasaklar hangi sınırdan itibaren başlar onu bilecek. 301. madde buna izin vermemekte. Hiçbir yargıç, hukukçu 301. maddeyi yorumlarken bir başka arkadaşı ile aynı sonuca ulaşamamaktadır.’’
Yargının ta içinden gelen bir hukukçunun bu tesbitleri ve benzer şekildeki diğer tesbitler dikkate alınmadıktan sonra ‘saray’lar açarak adaleti temin edebilir miyiz? Sistemimiz ‘saray’sız olsa da, adaletsiz olmasın...
28.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|