Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Birlik ve beraberlik



Dahilde boğuşanların müsbet hareket edemeyeceği gerçeğini kimse inkâr edemez. Müsbet hareket etmeyenlerin yaptıkları işlerde başarılı olma şansları bulunmamaktadır. Bu durumun örnekleri, tarihin derinliklerinden başlayarak günümüzün olaylarına kadar devam eden süre içinde bir çok kere görülmüştür. İçerde birbirine düşen insanlar dışarıdan gelen tehlikelerden kendilerini koruyamamışlar, izzet ve şevketlerini yitirerek tarihten silinmekle karşı karşıya kalmışlardır.

Büyüklerimiz, birlik ve beraberliğin önemini bizlere anlatmak için, her zaman tek başına olan bir çubuğun çok kolay kırılabileceği, birkaç çubuğun birleştirilmesiyle meydana gelen oluşumun kolay kolay kırılmayacağı örneğini hatırlatmaktaydılar. Babalarımız bu örneği, çoğunlukla kardeşler arasında meydana gelebilecek ihtilâf ve boğuşmaların zararlı neticelerini bizlere hatırlatmak için anlatırlardı.

Rabbimizin “Muhakkak mü’minler kardeştirler; siz de kardeşlerinizin arasını düzeltin” emr-i mübini, kardeşler arasındaki fitne ve fesadın şeytanî bir iş olduğunu bize hatırlatmaktadır. Buradan inananlar arasındaki birlik ve beraberliğin Allah’ın emri olduğu sonucunu açık bir şekilde çıkarabilmekteyiz.

Peygamber Efendimiz (asm), “Mü’min için mü’min, sağlam yapılmış bir binanın birbirine kuvvet veren taşları gibidir” mânâsındaki hadis-i şerifiyle Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliğin ehemmiyetini çok güzel bir şekilde ifade buyurmuştur.

Yavuz Sultan Selim, “Milletimde ihtilâf-u tefrika endişesi / Kûşe-i kabrimde bikarar eyler beni” şeklindeki beytiyle İslâm toplumunun parçalanması durumunun tehlikesine dikkat çekmek istemiştir. İslâm toplumlarını tek millet olarak kabul eden Kur’ânî anlayışa sahip olan bütün insanlar, her zaman “İttihad-ı İslâm”ın önemini zikretmişlerdir.

Ne yazık ki, tesanüdün, birlik ve beraberliğin bu kadar açık önemine rağmen, çoğu zaman inananlar bu mesajların aksine hareket etmiş ve bu yanlış hareketin de çok açık cezasını görmüşlerdir. Bu ihtilaf hatalarının neticesinden sadece inananlar değil, inananların adil davranışlarına muhtaç olan bütün insanlık zarar görmüştür. Çünkü Müslümanların yekvücut oluşlarından bütün bir insanlık fayda görecektir.

İslâm inancında barış esastır. İnsanlar çevresine zarar vermediği müddetçe istedikleri inanca bağlı olmakta serbesttirler. Bu sebeple İslâmî hükümlerin uygulandığı toplumlarda gayr-i Müslim olanlar da rahat ve huzur içinde yaşamışlardır. Bu durum da bizlere, dünyada sulh ve sükunun tesisi için Müslümanların İslâm inancına uygun bir hayat modeliyle topluma örnek olmaları gerektiği gerçeğini hatırlatmaktadır.

Günümüzde İslâm’ı en güzel bir şekilde yaşamakla topluma örnek olmak için didinenlerin ve iman ve Kur’ân hizmetini hayatlarının en önemli maksadı haline getirenlerin birlik ve beraberliği çok daha önemlidir. Böyle bir hizmet için en başta gelen “ihlâs” düsturunu hayata geçirmek çok ehemmiyetlidir. Şeytanın yönlendirdiği his ve duygular, her an inananları İlâhî rızaya nail edecek hareket ve davranışlardan uzaklaştırmaya çalışmaktadır.

Çoğu zaman, hedefe varmak için içimizde bulunup da bizimle ufak tefek ihtilafları bulunanların bertaraf edilmesi gerektiğine kendimizi inandırır ve her şeyden önce aynı dâvâya hizmet ettiğimiz bu kardeşlerimizle mücadele etmeyi bir marifet telâkki ederiz. İyi niyetle yaptığımız bu mücadeleden hayırlı bir sonucun çıkması oldukça zor olacaktır. Zira içerde boğuşanların başarıya ulaşması eşyanın tabiatına aykırıdır.

Birbiriyle kenetlenmesi gereken insanları birbirine düşürenlerin büyük bir vebal altına girdiklerini unutmamamız gerekir. İnançlı insanın, hep kendisini haklı görüp, başkalarının da haklı olabileceği gerçeğinden uzaklaşması ancak şeytanları ve şeytanların yolunda olan insanları sevindirir. Çünkü şeytanlar, mü’minler arasında ihtilafa sebep olan düşüncelerin yayılmasını arzu etmektedirler. Ve en büyük emelleri de, Allah’ın rızası dairesinde çalışan inananların birbirine düşmesi, birlik ve beraberliklerinin bozulmasıdır. Unutmayalım ki, günümüzde, her zamankinden fazla birlik ve beraberlikle hedefe yürümeye ihtiyacımız bulunmaktadır.

27.03.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (26.03.2007) - Yaşıyor olabilmenin zorluğu

  (20.03.2007) - Dünya imanla korunur

  (19.03.2007) - Müflis tüccar olmamak için...

  (13.03.2007) - Yanlış hesaplar

  (12.03.2007) - Karalamaları malzeme yapmak

  (06.03.2007) - Bir düşünce yumağı

  (05.03.2007) - Soy sop meselesi

  (27.02.2007) - Mazeretlerimiz geçerli olur mu?

  (26.02.2007) - İnsanın bozulması

  (20.02.2007) - Dürüstlük imtihanı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004