Hrant Dink'in katledilmesi gerek Türkiye, gerekse Ermeniler adına büyük bir talihsizlikti. Ama Dink’in cenaze töreninde gerçekleşen buluşma, bu menfur olayın yol açtığı tahribatı dahi önemli ölçüde hafifleten mesajlar verdi.
Öyle ki, Ermeni diasporasının insaflı ve sağduyulu kesimlerinden “Türkiye bize anlatıldığı gibi değilmiş” diyen, hattâ “Allah şerden hayır çıkardı, Dink’in katli Türklerle Ermenilerin yine dost olabileceğini gösteren böyle bir buluşmaya vesile oldu” yorumu yapan sesler yükseldi.
Cenaze, her iki tarafta da mebzul miktarda bulunan radikal ve provokatörlerin rağmına, belirgin bir yumuşama ortamı meydana getirdi.
Türk hükümetinin cenaze vesilesiyle Ermeni diasporasına yaptığı davet de olumlu yankılar uyandırdı; ancak en başta Başbakanın cenazeye katılmaması, oluşan fırsatın gerektiği şekilde değerlendirilememesi gibi bir sonuç doğurdu.
Türk ve Ermeni toplumları arasında gerginlikleri azaltıp yumuşama sürecine katkıda bulunabilecek ikinci fırsat, Van gölündeki Akdamar Kilisesinin açılış merasimiydi. Törende, Ermenistan Kültür Bakanı Yardımcısının başkanlığındaki resmî Ermeni heyeti de hazır bulundu.
Ermenistan Ortodoks Kilisesi ise, söz konusu kilisenin müzeye dönüştürülmesi ve açılış töreninin laik bir tören olması gerekçeleriyle boykot ettiği törenin ve açılışın yakınlaşmaya olumlu katkısının olamayacağını savundu.
“Laik Türkiye”nin kanunları çerçevesinde faaliyet gösteren Türkiye Ermenileri Patrikliği ise kilisenin müze olarak da olsa açılmasından memnun görünme çabasında.
Bu noktada, Türkiye’nin sembol niteliğindeki mabedleri müzeye dönüştürme politikası ciddî bir sorun.
Nitekim İstanbul’un İslâmlaşmasının sembollerinden biri olarak fethin hemen akabinde camiye çevrilen ve yaklaşık beş asır boyunca bu şekilde hizmet veren Ayasofya 73 yıldır müze.
Ama bu durumdan Müslümanlar da bîzar, Hıristiyanlar da şikâyetçi, müze ısrarıyla arada kalan Ankara da huzursuz ve diken üstünde.
Nitekim bu tedirginlik, Papa’nın geçen yılki Türkiye ziyaretinde de nüksetti. Rejim muhafızları, “Papa Ayasofya’da bir oldu-bittiyle dua etmeye kalkarsa halimiz nice olur, burada namaz kılmalarına izin vermediğimiz Müslümanlara ne cevap veririz?” endişesiyle ölüp ölüp dirildiler.
Demek ki bu işler “Ben yaptım, oldu” demekle olmuyor, bitmiyor ve sıkıntı artarak sürüyor.
Akdamar Kilisesine dönecek olursak: Müze olarak açılması yine bir ukde. Verilmek istenen barış mesajını gölgeliyor. Ancak buna rağmen yine de yakınlaşmaya vesile olması ümit edilir.
Ermenistan Kilisesinin açılışı boykotu ve Türkiye’de bazı kesimlerin Akdamar’ı “Müslüman katliamının merkezi” olarak nitelemek suretiyle netice olarak eski yaraları tazelemeye matuf girişimleri bu yöndeki yumuşamayı zorlaştırsa da.
Dink’in “Allah iki halkı birbirine komşu yapmış. İsteseler de, istemeseler de barış içinde yaşamak zorundalar” ve Said Nursî’nin “Şu milletin saadet ve selâmeti Ermenilerle dostluğa bağlı” sözleri, bu yakınlaşmanın çerçevesini çiziyor.
Bediüzzaman’ın “Bu adada on sene kalıp elli talebe yetiştirsem, onlarla İslâmı bütün dünyaya yayıp dünyayı fethedebilirim” dediği Akdamar’daki açılışın hayra vesile olmasını diliyoruz.
30.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|