“Akıl için yol bir” olduğundan, ‘gerçek’lerin taraftar bulması zor olmuyor. Geçtiğimiz günlerde Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA-DER) bir kampanya açmış ve milletvekili adayı olan ‘kadın’ların desteklenmesini istemişti.
Derneğin, bunu temin etmek için uyguladığı bir de reklâm kampanyası vardı. Buna göre ‘meşhur kadın’lar, ‘bıyık’ takmış ve öylece fotoğraf çektirmişlerdi. “Bıyıklı kadın” fotoğraflarıyla hazırlanan reklâm kampanyasının ilânları gazetelerde yayınlanmaya devam ediyor. Kampanyayı açanlar, “Meclise girmek için erkek olmak şart mıdır?” sorusunu soruyorlar. Biz de KA-DER’cilere, görmek istemedikleri başka bir gerçeği hatırlatmış ve kampanyanın sloganını şu şekilde değiştirmelerini teklif etmiştik: “Meclise girmek için erkek olmak ve ‘başörtüsü takmamak’ şart mıdır?” (Yeni Asya, 17 Mart 2007)
Benzer soruyu KA-DER’cilere soranlar da çıktı. Radikal’den Nuray Mert de, “KA-DER’cilere çağrı: Başörtüsü taksanıza” anlamında bir yazı yazdı.
(Radikal, 27 Mart 2
007) Bir gün sonra da aynı soruyu Gülay Göktürk sordu: “KA-DER kadınlara bıyık takıp kampanya yapacağına, başörtüsü taksaydı da biz o zaman görseydik siyasî cesareti. Ve tabiî hakkaniyet duygusunu... Hayır, yok, olmuyor... Yıllardır bekliyorum, KA-DER bir türlü o sıçramayı yapamıyor. Çoğu yakından tanıdığım, samimiyetine, aklına güvendiğim kadınlar; ama bu meselede tam olarak ‘çarşafa dolanmışlar.’ Ne değişmeye cesaret edebiliyor, ne mevcut pozisyonlarını göğüslerini gere gere savunabiliyor, öyle debelenip duruyorlar.” (Gülay Göktürk, Bugün, 28 Mart 2007)
Ortada bir vak’a var: ‘Kadın’ların milletvekili olmaları değil, ‘başörtülü kadın’ların milletvekili olmaları engelleniyor! Buna rağmen; kadın haklarını savunduğunu söyleyen KA-DER, bu gerçeği görmüyor, görmemekle de kalmıyor, gizliyor! Gizliyor, ama gerçekleri ilelebed gizlemek ne mümkün? İşte, bir iki ‘ifşaat’ ile ‘sıva’lar dökülmeye başladı bile. Yanlışı ne zamana kadar savunabilecekler ki?
İşin başka bir yönü daha var: Görünüşte kadınların hakkını savunanlar, aslında en büyük kötülüğü yine kadınlara yapıyorlar. Bu kuru bir iddia değil. “Feminist”leri üzecek bir araştırmanın sonucuna göre, “Feminizm, kadın sağlığına zararlı.”
İlgili haber şöyle: “İsveç araştırmasına göre, erkeklerle rekabet eden kadınlar, stres ve uzun çalışmadan sağlıksız oluyor. İsveç Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün araştırmasına göre kadınlar işyerinde yükselmeyle birlikte karşılaştıkları stres yüzünden sağlıklarından oluyor. Erkeklerin sağlığı da alışık oldukları düzenin bozulması ve sahip oldukları hakları kaybetmeleri yüzünden bozuluyor. Kadının iş hayatındaki yeri konusunda halen geçiş döneminin yaşandığına dikkat çekilen araştırmada, bu dönemin hem kadın, hem de erkek için zor olduğuna vurgu yapıldı.” (Sabah, 27 Mart 2007)
Kadınları ‘sokağa/işe’ taşıyan medeniyetin sebep olduğu fâcianın bir neticesi de şu haberde gizli: “Almanya’da bebeklerini doğar doğmaz ölüme terk edenlerle başa çıkmak için hastahanelerde uygulamaya konan ‘bebek bırakma pencereleri’ ülkeyi karıştırdı. Yılbaşından bu yana 23 bebeğin öldürülmesi üzerine anne-babalara çocuklarını öldürmek yerine hastahanelere bırakmasını tavsiye eden reklâmlar veren belediyelere ve il yönetimlerine tepki gösteren halk, ‘Bu sadece daha çok ebeveynin çocuğundan vazgeçmesini destekler’ diyor.” (Sabah, 28 Mart 2007)
“Anne”liği dahi öldürenler utansın!
30.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|