İman, Cenâb-ı Hakkın iradesi sonucu kulunun kalbine yerleştirdiği, hiçbir şeyle değiştirilemeyecek kadar büyük, harika, baha biçilmez bir nimet. Sayısız fayda ve nurları bulunan eşsiz bir hazine.
Bediüzzaman Hazretleri de iman üzerine yoğunlaşmış, eserlerinde onun sayısız fayda ve nurlarından bahseden bir âlim. Fakat hissi iptal eden, nazarları âfaka, lüzumsuz şeylere dağıtan ve boğan cereyanlar sebebiyle gaflet sebebiyle yoldan çıkanların küfrün manevî azabını geçici olarak tam hissedemedikleri, hidayet üzere olanların da imanın lezzetlerinin tam farkına varamadıklarına, takdir edemediklerine dikkat çekiyor.
Bugün Kâinat Efendisi (asm) seçkin, ibretli, duygulandırıcı, eşsiz hayatı, ahlâkı ve binler mucizeleriyle gözümüzün önünde durduğu halde insanların vurdumduymaz, umursamaz, ilgisiz davranmalarının sebebi bu değil mi?
Oysa Asr-ı Saadette öyle olaylar olmuştu ki nicelerinde şok tesiri uyandırmıştı. Meselâ birgün sürünün birine bir kurt saldırmış, koşan çoban koyunu kurdun elinden kurtarmış. Dile gelen kurt, “Utanmadan rızkımı elimden aldın” deyince şaşıran çoban “Acaip! Kurt konuşur mu?” deyince kurt, “Şaşılacak ne var bunda? Asıl şaşılacak senin hâlin. Asırlardır beklenen son peygamber çıktı. Şu dağın arkasında insanları hakka, hakikate, imana dâvet ediyor. Senin haberin yok” demesin mi? Çoban daha da şaşırmış. “Doğru mu? Peki, ben gitsem, ona iman etsem sürüme kim bakar?” deyince kurt, “Ben bakarım” diye cevap vermiş.
Peygamberimizin teşrifi o kadar önemli bir olay ki, çoban, kurdun mahvedebileceğini dahi düşünmeden sürüsünü ona teslim edip gitmiş, Efendimizi (asm) bulup iman etmiş, gelmiş.
Acaba günümüz Müslümanları olarak biz imanın sayısız fayda ve nurlarını bahşe vesile olan Kâinatın Efendisinin (asm) getirdiği zengin hazinelerin ne kadar farkındayız?
12 Rebiülevvel 571, bir Pazartesi sabahı kâinatı şenlendiren, asırları getirdiği nurla aydınlatan, insanı en yüksek mevkiye yükselten, dünya ve ahiret mutluluğunun anahtarlarını veren o Yüce Resûlün (asm) kâinata teşrifi her şeyi silkeleyici harika bir olay. Ne gariptir ki, Sözler’de ifade edildiği gibi, “Merak uyandırıcı nice lüzumlu hakikati ders veren o zâta karşı her şeyi bırakıp koşmak, onu dinlemek lâzım gelirken, ekser insanlara ne olmuş ki sağır olup kör olmuşlar, belki divane olmuşlar ki, o hakkı görmüyorlar, o hakikati işitmiyorlar, anlamıyorlar.”
Oysa onun (asm) gelişiyle kâinat hayat bulduğu gibi getirdiği hakikatlerle asırlar canlanmış. Kandil yeniden canlanmak, gaflet bulutlarını dağıtmak için yeni bir fırsat.
Mevlid Kandiliniz mübarek ve hayırlara vesile olsun.
30.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|